28 Eylül 2012 Cuma

Firar



Sulusepken gözleriyle, gitme diyordu.
Donuk renklerin, benim yaşam kaynağım. Seninle bir ömür paylaşabiliriz. Söz, seni daha çok seveceğim. Sabahları gözlerimi açtığımda, göreceğim bir çift göz; seninki olsun...
Ne olur, gitme!

Ama gitmeliyim, dedim.

Dut ağacının gölgesine yığılmışım. Ellerim, bana ait değil. Ya yüzüm, öteki yüzüm; sen. Cümlelerimi tamamlayan, gülümseme sebebim, yap bozumun eksik parçası...
Ne olacağız şimdi?
Vakitsiz ölüm gibi; gece kızıllığındaki ayrılık...

Acımsıyordu hayat.

Acımıyordu bana...

Anlamsızlaştı öpüşmeler.
Kokun; kokulara bulandı, kaybettim seni.
Şehvetli sarılmaların yerine, omuzlarım düştü..

Firarda kalbim.

Ve ben seni çok özledim.
28.09.2012

10 Eylül 2012 Pazartesi

Sandık Kokulu Umutlarım



Üzerime doğuyordu gün ile aşk.

Tüm hücrelerim hasret, hüzün, sak.

Özlem vuruyordu kıyılarından,

Sulusepken ağlamak geliyordu.

Eylülü mü beklemeliydim sevgilim?

Üzerime geliyor, ağır ağır akşamlar.

Hırçın rüzgar, savuruyor küllerimi.

Duldaya uğramazmış mutsuzluk, kaçıp gitsek mi bu şehirden?

Sandık kokulu umutlarım, aşk bir de sen.

21:49 10:09






2 Eylül 2012 Pazar

Eğreti



Düzene yenik düştü, esiri olduğumuz amade aşklar. Tedbirini aldıklarımızın, "giderse ne yaparım" avuntularının yerini yedek sevgililer aldı. Deneme tahtasının yolu oldu, bekleme yerleri. Pusuya yattı, vakit kolladı toy mecnunlar.

O yüzden sonbaharın gelişini fark etmediler. Yaprakların bir bir sararıp, yere düşüşünü. Rüzgarın hafif hafif tendeki, soğuk dokunuşunu. Denizin, o nazlı gelgitlerini, kokusunu...

Eğreti duruyordu aşk hepsinde, kimseye yakışmıyordu.