30 Mayıs 2012 Çarşamba

Karmaşık Cümlelerim



Söylenmeyen sözlerim,
Kurulmayan cümlelerim,
Uyumadığım gecelerim,
Benliğimi kaybettiğim bir dünyam var.

***

Sıramı bekliyorum.

***

Gıyabımda konuşulanlara aldırış etmeden, fonda çalınan bir şarkının huzurlu notalarında tek başıma dans ediyorum.
Hayallere dalıyorum.
Engin denizlere açıyorum yelkenlerimi.
Mutluyum.
Huzurluyum.

***

Küçük bir şanstı istediğim, kendimden. Onu da beceremedim, bozdum bütün oyunu.

***

Dağıttım kendimi ve bir daha toparlayamadım; o dağılan yerinden...

***

Cevaplarıma sorular bulamıyorum; sorularımı soracak kimsem olmadığından.
Neredeyim ben?

***

Bu aralar; yaptıklarımda bir sebep aramayın. Amaçsız yaşamaya karar verdim.

***

Yağmurda yürümeyi özledim. Yürürken ağlamayı, kimse fark etmeden...

***

Gözlerime baktığınızda ufak bir kız görüyorsunuz ya hani; işte o kız hep orada. Unutmayın.

***

Dinlediğim tek bir şarkı acıtıyor içimi; 'umudummuşsun yarınlarıma'.

***

Gitmek...
Eğer gidince bitecekse bu mutsuzluğum. Terk ediyorum herkesi, herşeyi...

***
31.05.2012 09:20

29 Mayıs 2012 Salı

Sevgi'li



Hayatım dengesiz bir hal aldı, gittiğinden beri.
Denge sorunları yaşıyorum sevgili.
Geri dön de, tamamla eksikleri...

29.05.2012 15.00

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Hayaller Treni



Ne yapmak istiyorsan yap!
Bir yerden başla artık!
Niye hala etrafına bakıyorsun? Evet, evet sen!
Bırak şu geçmişle yaşamayı. Kurtul miskinliğinden, karanlıktan çık! Ölü toprağını at üstünden.

Dert edindiklerin; hiç bir şey. Abartıyorsun. Şerefine içtiklerin, onlara içilmeyecek kadar hoyratça kullandılar seni! Duygularınla, kimliğinle ve kurmaktan korktuğun hayallerinle...
Daha neredesin sen? Dön bak arkana. Bıraktığım sandıkların, seni bırakanlar aslında.

İsyan etme, kalkta toparlan. Yeni hayatına, kimseye tamah etmeden, yeniden başla.
Yenilmedin sen!
Fazlaca güvendin, fazlaca sevdin, fazlaca bağlandın... Yokluğunda dört duvara konuştun, benliğini kaybettin, uzaklaştın şehvetli hayallerinden.

Sen güçlüsün, yıldırmasın seni kimse!
Kalk hadi, toparla hayallerini kaldığı yerden, daha kaybetmiş sayılmazsın.

Hayaller treni seni bekler.
Elbet bir gün sen de onlara kavuşacaksın.


29.05.2012 08:30

Her Şey Çok Güzel Olacak




Her sabah 'her şey çok güzel olacak' umudu ile güne başlayıp, gün sonunda kırgınlıklar, hesaplaşmalar ve düşüncelerin ile yatağa girip uyumak; hiçte kolay bir şey değil.

28.05.2012 10:15

24 Mayıs 2012 Perşembe

Beni Böyle Sevseniz?



İçimde biriken hüzünler, bir bir dökülüyor cümlelerime... Boğazımda takılı kalıyor, söyleyemiyorum; yazmakla yetiniyorum.

Bir şey var içimi acıtan, garip. Hiç alışık olmadığım bir şey bu. Tanrım! Mazoşist mi oluyorum ne? Yazabilmek için kendimi üzüyorum, bunalıma giriyorum.

Benim sorunum ne?

Hep 'Pollyanna' oldum bugüne dek. Her kötü olaydan bir iyi çıkardım. Olumsuzluğa kapılmadım, olumlama yaptım. Şanssız biri olduğumu hiç düşünmedim. Hep arkadaşlarımın 'neşe kaynağı' oldum. Mutluluk dağıttım, asık suratlı dolanmadım hiç. Hırs, gurur yapmadım, kin tutmadım. İnsanlara olduğundan fazla değer verdim, mutlu ettim onları. Tavır almadım yine de, en çok ben sevdim. En çok sevdim! sevdim...

Hayallerim parçalandı. Parçaları bir araya getiremedim hiç. Toparlayamadım kendimi. Yok olmuşluktu belki de benimki. Ümitsizlik. Can acıtan, kabuk bağlamaya çalışan bir yaraydı. O yara hiç iyileşmedi. Fırsat vermedim merhem olmaya çalışanlara. Haksızlık ettim. Duygularıyla oynamadım ama. Hep kendimi koydum onların yerine, o yüzden kaybettim ya her seferinde.

En çok acıtanlar da; onlardı.

Acımasız olamadım, umursamaz. Değer yargılarımı yoksayamadım. Değişmedim onlar için. Nasıl değişebilirim ki?! Söylenenlerin aksine davranıyorum, kabul.

Ama ben böyleyim. Beni böyle sevseniz?

Olduğum gibi; iyimser, sevecen, espritüel, enerjik, anlayışlı, dürüst. Değerlerinden vazgeçmeyen, insanları olduğu gibi kabul eden, yapmacık olmayan biri olarak kabul edin. Böyle sevin.

Çok mu istiyorsunuz, değişme mi?

Ha bende bilirim, tırnaklarımı çıkarmayı, söylenen lafları alttan almamayı, sürekli asık suratlı olmayı, yalan söyleyip 'kafama göre takılmayı' bende bilirim.

Hangisini tercih edersiniz?

Optimist menüdeki jojimic mi, Pesimist menüdeki jojimic mi?

Karar sizin.

22 Mayıs 2012 Salı

Söz Veriyorum



Söylediklerimle, yaptıklarım arasında çok fark var. Doğru olanı söyleyip, yanlış olanı yapıyorum her defasında... Kendimi üzüyorum, bana yardım etmeye çalışan dostlarımı üzüyorum, söylenenleri yapmıyorum, kendime zarar veriyorum daha çok üzülüp daha da üzülüyorum... Yaşadıklarımın ağırlığı altında eziliyorum... Mutsuz oluyorum, an ve an... Ne yaptıklarımdan pişmanım, ne de yaşadıklarımdan... Biraz fazla "Gökçen"den uzaklaştım, hiç olmadığım hiç, düşünmediğim, hiç aklıma gelemeyen bir şekilde davranıyorum... Farkındayım kendime ve çevremdekilere zarar verdiğimin... Silkelenip kendime geleceğim ' Söz veriyorum'.
Gönderen Gökçen Özergen zaman: Pazartesi, Nisan 25, 2011

Delirmenin Adımları



Geç kalmışlık mıydı? yoksa hiç olmamışlık mıydı benimki?
Bazıları için geç, bazıları için olmaz dediklerim idi. Hayatın sunduğu, sıkıntılara üçüncü bir gözden bakmayı öğrenmekti. Kendi kendime geceleri uyanıp konuşmaktı. Ağlarken kendimi teselli etmekti. Biraz da delirmekti, delirtilmekti. Söylenenlerden sıkılmak, bunalmak; hepte melankolik olmak. Hiç olmadık yerde, aniden çalan şarkı da ağlamaktı. Toz pembe hayaller kurmak yerine, kendi içine kapanmak, daha çok kendini yıpratmaktı. Sürekli geçmişi düşünmek, geleceğe dönememek, kendine acı çektirmek... Bitmesini istemek, istemeyi istedikçe, istekler içinde boğulmak, yok olmak.
Pazartesi, Nisan 25, 2011

Şansa bağlı biraz da..



Aşk mı?
O da ne? diye sorarlar adama.

Aşk anlayışı çok farklı... Herkes defalarca aşık olabilir, dense de ben ona inanmayanlardanım... Aşık olma inancı taşıyabilir insan... Söylenenlere inanabilir, bir çift göze bakıp aldanabilir.

Asıl olan, doğru zamanda doğru kişiyi bulmak!

Deneme yanılmayla bulunacak bir şey, değil ki bu! Zamanı ve kişiyi denk getirmen lazım... Kumar da denebilir. Ne kadar zar tutmaya çalışsan da, 'ŞANS'ın olmadı ne düşeş gelir, ne de hep yek... Yapılacak tek şey vardır, tavlayı koltuk altına almak...

Aşık olmak, tek ve son olacak kişiye... Onun hayalini kurmak, saçmalamak, beklemek...
Elbet bir gün gelir ümidiyle...
İnanıyorum, gelecek!

Umduğum gibi olmuyor aslına bakılırsa, biraz sancılı geçiyor bu dönem... Gelecek olana değecek, geldiğinde de çok mutlu olacağımız umuduyla, zamana bırakıp yazmaya devam ediyorum, sana...


Pazartesi, Nisan 25, 2011

Sevgililer Ajandası



Dünyadaki tek problem AŞK'mış gibi, sürekli bunu düşünüyorsunuz.

Herkesin sevgilisi olacak diye bir şey yok, sokun aklınıza!
Bir eksiklik olabilir ama, büyük bir problem değil.

Seni seviyorum deyip, iki gün sonra başkasına da aynı cümleyi sarf etmeyi marifet sananlarınız var (çok!).

Aptallıktan başka bir şey de değil bu! Başkasını severken, başkasının ellerini tutmak, sarılmak, öpmek...
Gözlerini kapattığında onu hayal etmek...
Unutmaya çalışmak...
Hepsi boş.

Boş versene, olmasın kimse. "Sev-gi-lim var! Be-nim!" demek için, hayatında ki sevgililer ajandası'na gereksiz bir kişiyi daha eklemekten başka birşey değil.

Zamana bırakmalı insan, her beğendiğiyle, her gözüne kestirdiğine aşık(olduğunu sanmak) olup, boşuna kendini kandırmaktır.

Saçmalıktır.
Saçmalamaktır.
Aptallaşmaktır.

Kendinize gelin!
Pazartesi, Nisan 25, 2011

Bırak Bitsin



Çok önemsiyorsun, gereksiz(şey)leri. At kafandan. Önce kendinden başla.

Affet kendini!

Bütün olumsuzluklara rağmen, gülümse! Pollyannacılık oyna. Böyle dene biraz da.

Yapabiliyor musun?
Belki de kendini kaptırır ve gerçekten mutluolursun?
Denemelisin. Uzun zaman alacak ama denemeden bilemezsin. Acı çekip, sürekli mutsuz olmaktansa. Mutluluk oyunu oynayıp, kendini kandırmak daha iyidir.
Kendini rolüne adapte edip, prensini bulursun.

Kendi yazdığın oyunu birlikte oynarsınız, o senin prensin sen onun kül kedisi olursun. Hikayeyi baştan yazarsın, hiç mutsuzluk olmadan. Ne sen ayakkabını kaybedersin ne de o bütün ülkeyi dolaşıp ayakkabının sahibini arar.

Biraz mantık ve kendine güven gerekli, olay bu!

Pazartesi, Nisan 25, 2011

Umutlar kalesine..



Gözlerim o kadar konuştu ki, hiç bir şey söyleyemedim.
Her şeyi anlattı aslında, dilimin ucuna gelip, boğazımda düğüm olanları... Pişmanlıklarımı, çaresizliklerimi, anlam veremediğim krizlerimi...
Beni benden daha çok düşündüğünü ve her zaman ne olursa olsun yanımda olacağını biliyorum! Aslında iyiyim dediğinde, iyi olmadığını ilk defa söyledin dün.

'Kendimi toparlamaya çalışıyorum' dediğinde bir kez daha kendimi suçladım. Belki bu yazıyı okursun, belki de okumazsın bilmiyorum.. Ne olur beni affet! Olur mu? Ben bile kendimi affedemez iken, sen AFFET! Bu büyüklüğü sen yap. Yan yana otururken, gözlerinin ucuyla beni izlemelerinin farkına vardığım anda, hep gözlerim doldu. Sen fark etmesen de ben ağladım.. Şimdi de ağlıyorum.

Hiç susmuyorum.
Telefonum çaldı ve mesaj! Senden.

Bilmiyorum, ne yapmaya çalışıyorum. Düşünemiyorum, düşünmek istemiyorum.

En iyisi zaman...

Hala bir umut var içimde.

Pazartesi, Nisan 25, 2011

Velev ki sevdim

Kordon'da yürüdüğümüz düştü aklıma, en sevdiğim çikolata yerken... Yaptığın şaklabanlıklar, oturduğumuz bankta söylediklerin, bana AŞIK gibi bakışların, gözlerinin gülmesi, benimle mutlu olman...

Gittiğimiz Alavara'da yarım porsiyon söylenen makarnayı yiyememdiğim gibi, yarım kaldık... Üzerinden yıllar geçmesine rağmen, aklıma gelebiliyorsun, kader!

Biraz çocukluk, biraz deneyimsizlik biraz da aptal aşık rolü... Rolüme kendimi o kadar adapte etmişim ki, perde kapanmasına rağmen, hala oynuyorum.

Oysa selam vermiş ve bitirmişiz. Alkışları duyamadığımdan, anlamamışım.. Ya da gözüm kör, kulaklarım sağır..
Hiç bir şey söyleyemeden bitmiş.

'SEN' gitmişsin. Hala kabul edemezken, kendimi toparlayamaz iken, tebrikleri kabul ediyorum. Olumsuz eleştirileri...

"Zaten olmazdı" demeleri, dinliyorum. Kulaklarımı kapatıyorum, görmüyorum onları. İnanmak istemiyorum, ben bir perde daha oynamak isterken, oyunu bana göre değil de hayata göre düzenlemek gerekirmiş. Geç oldu ama öğrendim. Yapacaklarım arasında, bir oyunun konusu kadar oyuncular önemli. Oyuncuyu seçmek ve eleme yapmak gerek.. Biraz zaman alsa da, gerekli olan başrol oyuncusunu seçmek!

Ben o oyuncuyu sevdim.


Salı, Nisan 26, 2011

Egoist Kimlikler



Pekala.
Her şeye, herkese, her söylenenlere pekala!

Ne olacak? Mutlu olacak mısınız? Oldunuz diyelim, bir süre sonra sıkılmayacak mısınız, her isteğinizin olmasından? Gerçi o kadar bencilsiniz ki, kendi mutluluğunuz önemli! Karşınızdakinin ne düşündüğü, ne hissettiği, ne yapmak istediği pekte önemli değil hani. Yaşamınızı sürdürdüğünüz bedenlerinizin içindeki, o saf ruhlarınıza egoist kimliklere bürümek ne de hoş!

Aslında boş!

At gözlüklerinizi çıkarıp, biraz da etrafınıza bakın. Sadece siz yoksunuz, sevdikleirniz, sevenleriniz, sizi sevmeyenler ( gerçi onlar da önemli değil, o kadar bencilsiniz ki! ), sizin sevipte karşılık bulamadığınız kişiler var!

Ama hiç mi hiç sorun değil bütün bunlar, SEN varsın! Sen daha önemlisin, hep sen ol!
Doğru, haklısın.
Ne biçim bir hayat bu?!
Niye insanlar kendi çıkarları uğruna, başkasına zarar veriyor?
Niye arkadaşlıklar bile, menfaat üzerine? Niye lafta aşklar var?

Haklısınız...

Hatayı yapan benim. Her benimle ilgilenene aşk, bana derdini açana dost gözüyle bakıyorum. Oysa bencil olsam, ne üzüleceğim, ne de boş hayaller kuracağım..

Şimdi?

Gerçek bir karar aldım, yegane emelim : Bencillik!
Biraz da böyle deneyelim, kim bilir belki olur ;)

Perşembe, Nisan 28, 2011

Hayatın sonu



Dünya döner fark etmezsin,
Seni seveni hiç görmezsin,
Üzene, hak etmeyene gidersin,
Bu böyledir, bitersin.

Sanırsın hep böyle olacak,
Bir anda aşk seni bulacak,
Gözlerin değil, kalbin dolacak,
Sevgiyle aşkla yanacak.

Durduramazsın kendini,
Söyleyemezsin derdini,
Bırakıp gitmek istesen de,
Toparlayamazsın cümleleri

Hayatın sonu! gibi gelir,
Bulur mu biri beni? denir,
Buralarda sevenler hep terk edilir.


Salı, Nisan 26, 2011

Ruhumu azad ediyorum



Bir daha açılmamak üzere kapatıyorum bu konuyu.
Geçmişe takılı kalmak, sadece acıtıyor. Gerçekleşmeyecek hayalleri kurmak, olmayacak zamanları hatırlamak...

Hepsi geçmişte kaldı!
Ne diye düşünüyorum?
Gelecek olana, ihanet değil mi bu? Seveceğim olana haksızlık değil mi? Onunla kuracağım hayallerden çalmak değil de nedir bu?

Sorular sorup, yanıtlan(a)mayan cevapları niye bekliyorum ki? Çalan şarkılar da neden ağlıyorum, gülümsemek yerine?

Azad etmeliyim artık, affetmeliyim geçmişimi ve geçmiştekileri. Ruhumu özgür bırakmalıyım. Geçmişi unutabilmeyi ve geleceği sevmeyi denemeliyim.

Sanırım fazlasıyla geçmişe takılı kalıyorum.
Ama buna artık son veriyorum.

Pazartesi, Mayıs 02, 2011

Merhaba

Olmaz!
-Dı ama oldu.
Zaman geçti, sen büyüdün... Hayatın gerçek yüzünü görmeye başladın... Mutluluklardan üzüntülere, üzüntülerden mutluluklara...

Acı çektirdin, daha çokta acı çektin, geceleri odanda gizlice ağlayıp, kimse sesini duymasın diye o gözyaşlarından sırılsıklam olan yastığına yattın değil mi? Dışarıdan bakılınca çok mutlu olduğunu zannetsinler diye, hep güldün; kendini kandırdın değil mi?

O'nun yeni sevgilisini görünce, 'hiç güzel de değilmiş, kendi gibi birini bulmuş' dedin değil mi? Oysa 'O' senin için dünyanın en yakışıklısı ( güzeli ) iken... bunları söyledin değil mi? Defalarca onunla geçtiğiniz yerlerden, onu unutmak uğruna başkasıyla geçip, o anları gözlerinin önünde canlandırdın değil mi? Her bulduğun yazıyı, her bulduğun mısrayı ona itafen iletine yazdın değil mi? Sizin şarkınız çalarken gözlerin dolup, dudağını ıssırdın değil mi? Başkasının elini tutup, öperken gözlerin kapalı onu hayal ettin değil mi?
Otobüste giderken ya da durakta beklerken onun kokusunu kullanan birini fark ettiğinde, hem oradan uzaklaşıp hem de gözlerin onu aradı değil mi? Gece uyurken rüyanda kötüde olsa onu görmek için, uykuya daldın değil mi? Ona ait eşyaları ( sinema biletleri, yüzük, yemek fişi.. vb. ) o gizli yerden çıkarıp, defalarca ağladın değil mi? Eski resimlerinize bakıp, 'Seviyorduk, nasıl oldu? Niye?' diye sordun değil mi?

Ne oldu, hep kendini üzdün.
Hepsi geçti, gitti ve bitti.
Sen artık eski sen değilsin ama, yeni bir SEN olabilirsin.
Hadi başla, bir yerden.
Bugüne, yeni bir hayata başlarmışçasına umutlarla başla..

Hadi!
Mutluluğa başladığın ilk güne...Merhaba!
Perşembe, Nisan 28, 2011

İskele - Sancak



Ne Pazar, ne Pazartesi, Ne Salı...
Günlerin ne önemi var ki?
Üzüldüğün, özlediğin, sevdiğin gelmedikten sonra...
Acın her geçen gün arttıktan son ne değişir?
Rüyanda gördüğünde, mutlu olursun. Sarılırsın gerçekmişcesine, öpersin. Kokusunu içine çekersin, hiç gitmeyecek gibi.
Hep, her zaman yanında olacakmış gibi.
Seversin, gözlerini kapatırsın ve onu hissedersin.
Onunla gittiğiniz piknikteki uçurtmayı hatırlarsın. El ele uçurduğunuz, düştüğünde ipi dolanan ve açmak için uğraştığınız uçurtmayı. Çekildiğiniz fotoğraflar gelir gözünün önüne, için acır. Gözlerin dolar, mutluluğun( mutlu olduğun kişinin) rüyanda olduğunu anlarsın ve susarsın.

Kendine yalan söylersin, 'gelecek elbet bir gün'...

Hayatında kimseyi istemezsin, istesen de olmaz ya.

'Bir bu derdin olsun' diyen arkadaşlarını anlamaya çalışırsın, anlayamazsın.
Olmaz.
Yaşadığın hataları tecrübe edinirsin kendine. Aklına gelir, duraksarsın. Kendine zarar vermeye başlarsın, çevrendekilere, herkese...

Çeki düzen vermenin zamanının geldiğini bilirsin ama yapamazsın. Bir türlü kendi söküğünü dikemezsin, terzi misali. Bütün dostlarına akıl verirsin, onların hayatının kimi zaman yola girmesini sağlarsın ama iş 'kendin' oldun mu, olmaz!

Şimdi hayat, bana böyle aptallıklar yapıyor ya hani..
Artık dümen bende, iskeleyi de sancağı da ben belirlerim!

İşte o kadar...

16.05.2011 09:09

Graal'la Sunulan



Ve 'o an'.
Değişir her şey...

Bir anda aklın başına gelir, tutamazsın kendini. Söylersin içinden geçenleri. Paylaşırsın bir ufak sırrını. 'O an' yapayalnız yürüdüğün, düştüğünde seni kaldıracak biri yokken, çıkıverir karşına!

Dilin tutulur, gözün görmez, ellerin titrer : 'Yeniden mi?' dersin, tutarsın elini şaşkınlıkla.
Boş yere avunduğun günler gelir aklına, yazdıkların, söylediklerin... Bir tebessümle bırakırsın onları geride..

Artık hayat, sana en güzel günlerini Graal'la sunmaya başlayacak diye düşünür ve beklemeye başlarsın; umutla. Farkına varırsın, her şey mutluluk vermeye başlar. En çokta, kendini kandırmaktan vazgeçtiğin için gülümsersin, içten taa derinlerden.

Uzun zamandır olmadığı gibi, olmayacağını sandığın ama şu an olması gerektiği gibi.

Ne zaman gelecek diye beklediğinin gelmediği, yine de senin beklemekten bıkmadığın (bıkmayacağın) gibi. Buğulu camlarda kalbin içine ismini yazıp, kalbin diğer kısmının boş kaldığında camda yansımanı görürsün ve 'o an' garipsersin.
Baka kalırsın cama, bakarsın da kalbin yarısını bulmak istersin.

Olur belki ha? dersin.
Beklersin, beklersin...

Ne gelen var ne de giden. Giden oluyor da, gelen niye yok! dersin..
Ve yine beklersin..

Hiç ummadığın 'o an' çıkar işte karşına.

Şans dilersin kendine ve ona AŞK'a adım adım ilerlersin..

Pazartesi, Mayıs 09, 2011

Kır Zincirlerini



'BEN'den uzaklaşıyorum.
Bu sefer ben gidiyorum, benden.
Zamanı geldi.

Aynaya baktığımda gördüğüm ben değilim! Başkasının bedenine hapis olmuş bir ruh gibi, kendimi tanıyamıyorum.

Ölü bedenimin defnedilmeye, ruhumun yeni bir bedene ihtiyacı var hepsi bu.
Yavaş yavaş, iç çekerek ruhumu bırakıyorum.

Özgürsün artık!

Hayatın güzelliklerini görmeye başla!

Üzülmeyle, ağlamayla ve mutsuzlukla vaktini kaybedemeyeceğin kadar kısa ömrün!
Mutlu ol, hep gül!

Seni mutsuz edenleri uzaklaştır, etrafından. Dert edinme, bırak (seni) dert edinsinler!
Hayatı dibine kadar yaşa! O an mutlu oluyorsan, düşünmeden 'onu' yap. Kimsenin dediğine bakma, Senin hayatın bu!

Keşkelerle yaşamamak için, yap gitsin! Belki pişman olursun ama aklında kalmaz. Ben istedim dersin, başkası demişti dememek için, ki pişman olman düşük bir ihtimal.

Başkalarının mutluluğu için, kendi mutsuzluğunu seçme!

Gerek yok!

Bırak gitsin!
Unut bitsin!

Kır zincirlerini!
Çünkü hayat mutlu olmaya zaman ayıramayacak kadar çabuk geçiyor.. Mutsuzlukla onu boşa harcama.

17.05.11 11:42

Kendime Not

Gözlerimi kapattım, hayale daldım,
Olmayan aşkına hasret kaldım,
Kalbimde hep sana kucak açtım,
Ben hep senden gururuma kaçtım

Hayat bu, kimbilir buluşuruz elbet
Ben sana, sen ona hasret
Gözlerini kapat, beni hayal et
Dönmem sana, sen olana devam et


Fırtınayla açılmam ben denize,
Görünmez, bilinmez düşlere,
Ne olacak sonum seninle?
Dönmem, sevmem seni yine.
18.05.11 09:51

Sorular



Durduramıyorum kendimi...
Sürekli yazmak geliyor içimden, hayatın bana verdiği yükleri böyle atıyorum üstümden..
Sıkıntılarım, üzütülerim, acılarım... Mutluluklarımı yazacak kadar, mutlu olmadım, o yüzden zamanı gelince hepsini yazacağım.
Ama zamanı gelince...






Çok mu acı yaşadım?
Hayır.

Hiç mi sevilmedim?
Hayır.

Çok mu özledim?
Evet.

Hiç mi özlenmedim?
İşte bunu bilmiyorum.

Doğru çıkar mı rüyalar?
Kurduğun hayaller gerçek olur mu, sevdiğinle(seni sevenle)?

Niye çoğu aşk, platonik?

Vitamini kabuğunda ise elmanın, niye soyupta yeriz? Kendi haksızlıklarımız da neden illa ki haklı olmaya çalışıp, bir de üste çıkarız? Niye bizi seveni değil de, bizim sevdiğimize bağlarız umudumuzu?
Niye kutup yıldızıyla yönümüzü buluruz?
Saçmalarız çoğu zaman, sırf kendimizi ön plana çıkarmak için...

Gözlerimizi gelecekle ilgili plan kurarken yukarı, geçmişi düşündüğümüzde ise yere dikeriz.. Niye?

Sorular... Sorular... Sorular...
Seviyorum deyip, başkası ile olanda ayrı tabi..

18.05.11 10:55

Kendime Not

bir kadeh var elimde, itiraflar gecesinde..
Seni çağırıyor bir yanım, ellerim seni hissizce
dön geri, sev beni diyor hayret bişey
hayat bu seni de beni de esir ediyor

acımasız yorgun bitkin hoyrat bu kalp
sen gittin gideli, onu bunu kırar
yapamaz kimseyle acıtır, yırtar hayatları
camdan kalp misali tutulur kalır hiç olmadık birinde

farkında olmaz, görmez her seveni
derinlere dalar, nefessiz, kimsesiz
Bazı yalanlarda bulur kendini, kandırır
Hep yapar, hep sarar, hep yakar

Hayat bu sen acıtırsın onu, o da başkasını..
Başka hikayelerde arar, kahramanını...
Mutlu olmaya yetmez, bazen sevmek..
Bazen sevilmekte gerek
18.05.11 10:01

Karar Vermelisin(iz)

Çok garip...
Bazı insanlar anlaşılmayacak 'mahluk'lar. Ne yaptığı belli, ne de dediği...

Hayır arkadaşım, seviyorsan seviyorsundur. Nefret ediyorsan, nefret ediyorsun.
Hem sevip hem nefret etmekte nedir?
Biraz mantıklı ol lütfen.
Bunun ortası yoktur yani. Ha varsa o çelişkidir?
"Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan?" mevzusuna döndürmeyelim bu işi, lütfen!
Gözlerinin içine bakıp bir insana ne hissettiğini söylemek en doğrusudur. Gösterdiğin ilginin farkındaysa zaten bu kişi, sana karşı o da ilgi gösterir.
Ha göstermiyorsa şayet, ya yanlış anlamışssındır ya da karşındakinde bir sorun vardır. Ne olur söylese bende anlasam dediğin de oluyordur eminim.

Ama boşver. Bekle bakalım, olmadı huyuna git demeyeceğim. İnatla gıcık et!
Ha bu da işe yaramazsa zaten, bırak gitsin beyfendi (hanfendi).

Çok mu umursuyoruz, hayır!

Ha bir gün görürsen bir yerde ( Kordon'da bir çaycı da kızlarla (erkeklerle) nargile içerken)
içinde bir burukluk oluyorsa bir şey vardır.

Kaybetmemek için biraz çabalayabilirsin ama ipleri de salmamak lazım.
Umursamıyorsa(n) eğer gözlerini kapat, unut geç!

Çarşamba, Mayıs 18, 2011

Dilencinin Duası



Her gece, aynı rüyayı görüp uyanır mı insan?
Korkar mı, tekrar aynı yerde, aynı şekilde olmaktan?
Rüyalarda bile huzur bulamaz mı, mutlu olamaz mı?
Canı acır mı, gerçekte olduğu gibi?
Bekler mi gelemeyecek birini, ya gelir ümidiyle?
Kararır mı gözleri, dokunamaz mı başka tenlere?
Düşünemez mi başkasını, sahip olamaz mı ona?
Ebedi sona ulaşmak için illa ruhun bedeni terk etmesi mi gerekir?
Sevgisiz bir bedene hapis olmuş bir ruhunda, acı çekmediği ne malum?
Dalar mı hayallere, kapılır gider mi rüyalarda?

Her uyandığında, gözlerini açmak istemeyişinin sebebi, rüya olduğunu kabul etmek istememektir belki de?
Her uyandığında, onu gerçekten görmeyeceğini bilmen de olabilir.
Her uyandığında, koku(su)nu duyamayacağını, hiç olmayacağını hissetmen de olabilir.

Gerçeklerin canını acıttığını bilip yeniden, yeniden aynı rüyayı görmek için uyumandır.
Olmayacak 'DUA'ya 'AMİN' demendir.
Her gelen dilencinin söylediği 'Allah sevdiğine kavuştursun' cümlesinde 'ONU' dilemendir..


20.05.11 11:34

Senli Dozlar

Salıncak misali hayatım, hiç durmayacak sanki..
Başım dönüyor dünya, sakin! dur yeter ki.
Neye yarar dönse, gelse bana belki..
Olur muyuz yine mutlu, eskisi gibi?

Kulaklarımı tıkadım, sesini duymayayım diye,
Sevemedim kimseyi, soramadım neden diye,
Yelkovan akrebe düşman, zaman ilerlemez niye?
Gerek var mı ayrılmaya, olsak ya yine.

Beklerim, özlerim, severim de neye yarar?
Bana hep, senli dozlar zarar,
Kıymeti kalır mı umudun, hayat acılar sunar..
Gelmesen de, bitmesin senli rüyalar..
20.05.11 15:08

Son Defa

Herkes der de umursamam, sensiz elleri,
Sen olmadan, gitmem bir adım ileri,
Aşk olmadan neyleyim günleri,
Tek duam: dönsün bana geri..

Son defa tutsam ellerini, sarsam seni..
Son defa öpsem, kapatsam gözlerimi..
Son defa hayal kursam, seninle..
Son defa görsem, dokunsam tenine..

Hadi bırak herşeyi, kalk gel şimdi,
Annem giden geri dönmez diye söylerdi,
Onu da yalancı çıkaralım gel hadi,
Beni yeniden sever misin sahi?

23.05.11 09:11

Kalp Sancım

Kelimelerimle boğun beni, yazdıklarımla, sonum onlardan olsun..
Yaşam çok geldi bana, artık SON geldi..
Sıkılıyorum, yazıyorum..
Ağlıyorum, yazıyorum..
Seviniyorum, yazıyorum..
Her anımda yazıyorum..
Yazmayı seviyorum, söylemeyi, bir şeyler anlatmayı, anlaşılmayı...
Ama bunalıyorum da, aklımdaki soru işaretlerini yok edemiyorum, bir türlü. Nereye gitsem, ne yapsam, kimi dinlesem de olmuyor, gitmiyorlar! Cesaretimle o soruları, sahipleri soruyorum ama cevap yok...
Zihnimde yarattığım, kişiler, olaylar, olmayası saçmalıklar var..
Durduk yere, dalıp gidiyorum. Kendi kendime konuşmalarım... Hayali(m) nerede? Özledi(ği)m!
Uykularım kaçıyor, gecenin ^üçünde uyanıp, hıçkırıklara boğuluyorum, gördüğüm rüyayı tekrar göremeyeceğimi bilme duygusuyla..
Keşkeler, amalar, bilseydimler...
Gençken yapılan hatalar, hiç olmadık birine duyulan : öfke, nefret, kin, aşk, sevgi... Hepsi bir arada..
Hatırlamak istemeyip, hiç ummadık bir anda aklına düşen de o.
Kahkahalarla gülerken, en mutlu anında aklına gelip, yüzünün düşmesini sağlayıp gözlerini dolduran da o.
Her şey de ve her yer de o.
Terk et beni, beni bana bırak da git!
Ben yazmaya devam ederim, ama sen olma yazdıklarımda..
Tek (kalp)sancım o !
23.05.11 10:46

Mantık ve Aşk

Direniyorum, mantığıma...
Her zaman kalbimi dinledim ben, ne oldu? Hüsran... Bu defa da kalbimi dinlersem, yine olacak olan o. Biliyorum..
Mantık ve kalp karmaşası...
Hayatımın bir yerinde de, kafam karışık olmadan bir seçim yapamıyorum. Herkes birşeyler söylüyor, bana 'iyi niyetli' olarak yorum yapıyorlar. Haklılar aslında, ama ben daha önce bu hatayı yapmasaydım şu an anlayamaz ve kendimi kontrol edemezdim.
Şu anda onu yapıyorum, mantığımı dinliyorum.. Ama biraz zaman lazım. Birden olmuyor bazı şeyler, beklemek gerekiyor..
Doğru olan bu, evet! Biraz zaman ve sonunda mantık.
Yapacak başka hiç bir şey yok. Hayat, sen başkasına acı çektirirsin başkası da sana...
Acı ama gerçek.
26.05.11 08:55

Ne yapsam olmuyor

Hoşça kal..
Söylemesi kolay, duyulması acı...
Gidene değil de, kalana bırakılan tüm anılar, yaşanmışlıklar ve gerçekleşmeyecek hayaller..
Sadece rüyalarda görülecek olan sevgili, gözyaşlarının dost olacağı günler, nefes alması her seferinde zor olacak, ruhuna yapılacak işkenceler..
Hayatın gri, mutsuz, ümitsiz hali...
Ellerin ceplerinde, yaz günü...
Herkes sevgilisiyle, el eleyken... Yalnız olduğunu anlarsın ve üşür ellerin..
İçindeki çocuk boş bir lunaparkta kimsesiz, sessiz oyun arkadaşını bekler.. bekler...beklee....rr.
Ne gelen vardır ne giden...
Bu şehir bile dar gelir, yetmez..
Sığamazsın, yüklerin ağır gelir..
Unutmaya çalışırsın, olmaz.
Unutamazsın..
Çoğalır yalnızlıklar, kaybolur dostlar, çoğalır acılar...
Hatıralar...
Sonu olmayan hayatlar...
Bahar da düşmeyen yapraklar, kışın ortasında açan akasyalar...
Ve hep sana yazılacak olan yazılar...
26.05.11 09:17

Sobe

Uyumak istemiyorum artık..
Her gördüğüm rüya da, seni görmek zorunda mıyım? Resmen acı çektiriyorsun bana.. Cidden çok sıkıldım. Gerçekte yoksan, rüyalarımda da olma! İşkence olmaya başladın! Bilinçaltıymış, peh.. Bilinçaltı değil bu, sadece alışkanlık...
Olmayası olan, üzülmeme tek sebep olanı hatırlamak.
Ne kadar istemesem de, geliyor işte. Anca rüyamda görürüm zaten, o bile çok bana da..
Hayatımdan çıktığın gibi, beni de huzurlu ve mutlu olma ile birlikte bıraksan.. Yeterince hayatımda oldun zaten, daha fazla olma! Seni düşünmekten, kimseyi düşün(e)miyorum. Olmuyor, aklım hep sende.
Düşünmekten bir haldeyim..
Ve kayboluyorum.. Kimsenin bulmasına izin vermediğim gibi, kendim de çıkmıyorum. Biri sobe diyene kadar da, saklandığım yerden çıkmaya niyetim yok.
Hayatın oynadığımız oyundan haberi olmayıp, beni sobelemesinden de korkmuyor da değilim hani..
Sen saklandın, ben saklandım...
Seni biri sobeledi, ama ben hala bekliyorum o kuytu da.
Belki olur da, beni sen çıkarırsın yerimden hı olur mu?
Bekliyorum.
Belki de ben çıkarım yerimden.
Sana ihtiyacım kalmadan. 27.05.11 08:06

Bir Şey Yetiyor Bazen

Bu olmak zorunda mı?
Ben her yazıya başladığımda, seninle olan şarkılarımız çalmak zorunda mı?
"Olmaz, bu bize yapılmaz, kalbim uslu durmaz, bir çılgınlık yapar!
Korkarım, aşkımın şiddetinden!"
Herkesin bir sınırı vardır, benimde aşıldı!
Sabır, sabır, sabır.. Yok bitti!
Gittiğimiz yerlere gitmiyorum, dinlediğimiz şarkıları dinlemiyorum, eşyalarına bakmıyorum. Daha ne yapayım?
Ama oluyor, sen geliyorsun gözlerimi kapattığımda..
Biri biniyor otobüse, senin kokun..
Biri sesleniyor, oğluna senin ismin..
Bir araba geçiyor, senin arabandan..
Bir ses yetiyor sadece.. Adın geçiyor ve yutkunamıyorum. Bir şey düğümlenip kalıyor boğazımda, gitmiyor, kalıyor.
Radyo da bir şarkı çalıyor, bana gönderdiğin şarkılardan biri. Bazen öyle bir denk geliyor ki, ard ardına çalıyor hepsi.. Acaba diyorum, acaba?
Neyse saçmalıyorum.
Boşver sen beni, benim ki sadece bağımlılık..
Bazıları sigaraya, uyuşturucuya bende sana bağımlıyım. Onlar yavaş yavaş öldürür ama bir kere öldürür.
Sen beni her gün, her aklıma geldiğinde öldürüyorsun..
27.05.11 08:15

Durumun -Gökçen Hali

Duraksadım.
Garipsedim, yüreğimi.
Sevebilme olasılığı gelmemişti aklıma.
Birine tekrardan, bir değişik bakacağım,
Onun yanında olmak isteyeceğim...
Düşündüm..
'Sen'in olmadığını, olmayacağını.
Özlemediğimi, sevmediğimi.
Şaşırdım.
Bunların olma olasılığını bile düşünemezken.
Başardım.
Ve unuttum.
Yaptım, kendime söz verdiğim gibi.
Başladım, hayatıma en baştan, yeniden.

03.06.11 11:29

Seni Sen Yapanlar

O karanlıktan çıktım ben..
Attım kendimi, aydınlığa çıktım. Güneşi gördüm sonunda, hayata gözlerimi açtım. Mutlu olmanın keyfini varmaya başladım.
Kendimi soyutlamak yerine, somut(insan)larla yeniden konuşmaya karar verdim. Melankolik halimi bir ıssız adaya bırakıp kaçtım. Ulaşımı yoksaydım! Artık geri dönmesin.
Hayatın tadını çıkarma zamanı!
Hayatı anlama, yaşama...
Amacım : Fütursuzca, hayatta sadece(bundan sonra) mutlu olabileceğimi düşündüklerimi gerçekleştirmek olacak.
O ne dedi, bu ne dedi diye düşünmektense..
Sevdiğin ve senin için önemli olan değerleri kaybetme. Çünkü bunlar Seni 'sen yapan' şeyler.
Vazgeçme!
Söyleyenler, her zaman söylerler. Onların susacağı yok, sen kulaklarını tıka ve devam et!
Farkına vardın ya artık, gerisi kolay :))
06.06.2011 08:53

Şizofren

"Bu kaçıncı söz?
Hala aynı şeyi yapıyorum, tekrar tekrar hatırlıyorum. Eziyet ediyorum resmen kendime..
Tek o mu var, sadece o mu olacak?
Hayır!
Eee, o halde neden hala boşu boşuna onunla sarhoş oluyorsun?
Bilmiyorum..
Herkes kadehini 'sağlığa' kaldırırken sen niye 'ona' kaldırıyorsun?
Sev...
-Miyorsun!
Aşığ...
-Değilsin!
Ama o benim için..
-Senin hiçbir şeyin değil, olmadı, olmayacak! Yeter kendine gel. Tamam herkesin 'İlk aşk'ı diye tabir ettikleri vardır ama, seninki takıntı(fazlasıyla!). Herkes 'ilk aşkı' ile mutlu olacak, hep onu sevecek hatta ve hatta onunla evlenecek diye birşey yok. Bu sadece ilk deneyimin, ilk gönül ilişkin, ilk aşkım dediğin kişi olabilir. Ki olmaması tuhaf olurdu zaten. Hepsi olabilir, herşey olabilir, herkes olabilir..
Hayatın getirdikleri kadar, götürdükleri de olur elbet. Adil davranmıyor her zaman, bazılarına davrandığı gibi sorun o.
'Ömrüm' diyecek birini bulduğunda, işte o an : o yaşadıklarının ne anlama geldiğini, sana tecrübe olduğunu ve 'gerçek'ten sevmediğini anlayacaksın..."
....diye sürekli konuşuyorum kendimle.

07.06.2011 09:45
-----

Aşkbozan

Tut ellerimden yeniden, bırakma..
Sev beni eskiden olduğu gibi, kaçma..
Dinle beni, sen o değer bilmezlerden, olma..
Aşkım bana uzak durma, başka aşklara koşma.

Duymadın mı söylediklerimi? şaşırdım..
Defalarca söyledim, 'aşığım' duymadın..
Görmedin mi sende olduğumu, sunduğumu?
Gidince buldun mu, umduğunu?

'Aşk bozan' bir hayattı bizimkisi oynanmayan..
Yakalanmadı, hızla kaçtı benden, uzaklaşan..
Geri dönmeni bekledi, içimdeki çocuk laftan anlamayan..
Susmadı şarkılar söyledim hep, içimde kendimle konuşan..

08.06.2011 10:28

Yeni hayatı(mı)n şerefine

Dün gece yatmadan önce, dua ettim.
Bütün eskileri aklımdan çıkar ve yeni bir hayata beni uyandır" dedim. Ve şu an o kadar huzurlu ve mutluyum ki. Canım acımıyor artık, ellerim üşümüyor. Gözlerim yine eski rengiyle bakıyor, toz pembe!
Gerilerken, bir anda hamle yaparak hayatı ŞAH-MAT ettim!
Mutluyum ve hep olacağım.. İç huzurumu buldum... Ve affettim geçmiştekleri, herkesi ve herşeyi..
Yaşanmışlıklar, bana tecrübe oldu. Hatırladıkça üzülmüyorum sadece yaptığım hataların farkına varıp, şimdi ve gelecekte yapmayacağımı biliyorum.
Farkında olmak güzel birşey.
Farkındalık.
Bunu hayata geçirebilmek önemli. Ve ben başardım! Yaptım bunu :)
Tecrübelerime dayanarak söylüyorum, koskoca 2 yılımı heba etmişim.
Neye yaradı?
Ağladım, üzüldüm, günlerce bir lokma yemek yemedim.
Sürekli melankoli, sürekli olumsuzluk, sürekli acı...
Ama tek iyi yönü: yazıyorum..
Tek bu kaldı, iyi dediğim bir kaç olaydan biri.
Kendimi yazarken bulmak...
Bundan sonra acılara değil, mutluluk ve güzelliğe yazıyorum..
Herkesin birinin şerefine içtiği gibi..
09.06.2011 10:00

Tek Yön

Dün gece eskileri bir bir attım..
Ama kıyamadığım tek şey: O ilk yazdığım 'Seni Seviyorum', cümlesinin olduğu defter..
Yapamadım, atamadım onu. Tek tek çevirmeye başladım sayfaları, her sayfasında sözler, her köşesinde kalpler, her satırında isim(in).. Bir anda defter ıslandı, gözyaşlarım. Adının üzerine düşmüştü: senin yüreğime düştüğün gibi.
O zaman ki saflıkla sevmiyor kimse.. Sevgiler bile çıkar uğruna olmuşken, 'gerçek sevgiyi' bulmak zor.
Bana söylediğin ve yazdığım ilk 'Seni seviyorum', hala aklımda.
Utanırdık birbirimizle konuşurken, yüzümüze bakamazdık. Hitap ederken söyleyecek kelime bulamazdık. O yüzden 'Hayatım' derdik..
HAYATIM!
İşte bunu söylemeyi o kadar çok özledim ki..
Ama olmayacak.
Sen ve ben bir yola girdik ve o yol ikiye ayrıldı.
Sen: bir taraftan gittin,
Ben: diğer taraftan.
Ne U dönüşü var, ne de başka yol ayrımı.
Birbirimize dönmeye yol kalmadı..
Senin yolun ve durakların farklı, benim ki farklı..
Senin gözlerin başkasını görür, benim ki başkasını(!).
Sen 'seni seviyorum' dersin, O(nlar)a, ben söyleyemem..
Sen sırf bir sevgilim olsun diye bir kızla konuşursun, ben yapamam.
Yapamam.
Bunların hiç birini yapamam, ama sen yaparsın.
Öyle güzel rol yaparsın ki..
Öyle güzel doğaçlama yaparsın ki..
Öyle güzel bakarsın ki, aslına bakarsan bakardın ki(!) ben tüm günahlarımı silip, seninle baştan günahlarımı yaşamak isterdim.
Ama hepsi geçmiş zaman..
Kati kararım : Tek yön olan hayatıma devam etmek.. Geri dönüşü olmayan..
10.06.11 09:00

Biri var..

Sebepsiz, sonuçsuz bir huzursuzluk var içimde..
Gelenin kalmadığı, gidenin dönmediği içi çırpınışları..
Dinleyenin duymadığı, bakanın görmediği, bağıranın konuşmadığı biri var..
Farkında olamadığım bir tuhaflık..
Özlemlerinin kavuşmadığı, sevgilerinin karşılık bulamadığı, kaybolan biri..
Sorularının çok olduğu, yanıtlarının yok olduğu bir yerde arayışlarının önemsizliğini anlamaya çalışan biri.
Kalabalık bir şehirde, yolda gidenlerin onu görmediği; içinden geçip gittiği insanlara söylemek istediklerini söyleyemeyen biri..
Tek başına bankta oturup, sanki yanında biri varmışcasına saatlerce sohbet eden biri..
Anlatılan masallara inanmayan, gerçek ile hayali karıştıran; 'inception'daki gibi totemi olan biri..
Hayatı tek renkten gören, umut ettiklerinin gerçekleşmeyeceğini anlayan biri..
Taşları bir bir toplayıp, denize tek tek atan; onlardan bir bir kurtulmaya gayret eden biri..
Kırgın halini göstermeyen, hep mutluluk oyunları oynayan, gözyaşlarını hep içine akıtan, insanlarla pek konuşmayan melankolik biri..
Geçmişi düşünmek istemeyen, gelecek ile ilgili 'ARTIK' hayaller kurmayan, "Kim? Ne zaman? Nerede?"
sorularını sormayan hayallerini kaybetmiş biri var..
Biri var.
Hiç sevilmemiş, sevgisine karşılık bulamamış, dalından koparılmış bir çiçek gibi, suya hasret biri...
13.06.11 10:13

Son'um

Bu yazıya başlamak için 44 dakikadır, ekrana bakıyorum. Nasıl başlasam, nasıl söylesem, nasıl ? diye düşünüyorum.. Ama bir yerlerden başlamam lazım ki, bitsin.. Seninle başlayıp, bittiği gibi.
Evet, tam iki sene önce bugün. 14 Haziran 2009. Meşhur tarih.
İşte o gün bittik, bittin, bittim..
Çok güzeldi, özlüyorum.
Gülümseyerek hatırlıyorum her anı.. İlk sibsimiz, sinema biletlerimiz, bana aldığın bileklik, parfümün ve yüzüğümüz.. Hepsi duruyor, kıyamıyorum atmaya. Kaç defa o gittiğimiz bankta oturup, atmaya karar verdim, ama yapamadım. Olmuyor işte. Şarkılarımızı dinliyorum, ağlıyorum. Gözlerimde hayalin, kulaklarımda sesin, ellerimde ellerin, ceketimde kokun var hala..
Gittiğimiz konserde söylediğin 'benim sonum sen ol', hatırlıyorum da.. Benim sonum sen oldun aslında.
Öylece kala kaldım.
Ama suç bende, sen bilmiyorsun. Sen değil ben seni aldattım aslında, ben oyun kurdum sana. Ben yaptım...
Olmayan biri gibi davrandım, seni hayali biriyle konuşturdum. Ben yaptım hepsini. Ve sana ayrılalım dedim. Çok karışıktı aklım, herkes birşey söylüyordu. Üzer seni, sevmez, hak etmiyor.. Niye dinledim ki, sana böyle bir oyun yapıp ayrıldım?
Çok çektim bunun pişmanlığını, tam iki sene..
Bugün o gün, itiraf ediyorum. Öyle biri yoktu, ben seni kandırdım. Kendimi kandırdım aslında, seni sevmediğime inandırdım.Oysa ki..
Bunu söyledim. Şimdi içim çok rahat.
Suçluluk hissetmiyorum.
Belki başka bir şekilde ayrılacaktık, belki de ayrılmayacaktık. Neyse çnemli değil, ben kendimi affettim, bunu yapacak cesareti bulmam zaman aldı. Sen affetsen de afetmesende fark etmez artık.
Çünkü ben yazarken ağlarım diye düşündüğüm bu yazıyı, hala sakinlikle bitirebiliyorsam..
Bir şeyler değişmiş artık.
Değişecek de, hayatıma yeniden biri girecek ve SON'um olacak!

14.06.2011 17:13

Dönüm Noktası

İnanıyorum.
Hayatımın dönüm noktası olacak bu sefer. 'O' gelecek. Gelecek ve beni benden alıp götürecek, beni benden daha çok sevecek.
Gerçekten olacak bu! Uğurladığım, bir daha olamayacak sandığım mutluluğum geri dönecek bana, hemde gitmemek bitmemek üzere. Öylesine yaşayacağım ki bunu, tam anlamıyla AŞK'ın dibine vuracağım. Özlemim, çabalarım, geçmek bilmeyen zamanım hepsine değecek. Sadece onu düşüneceğim, onsuz bir anımın geçmesini istemeyeceğim. En iyi dostum, en iyi arkadaşım, AŞK'ı yaşadığım olacak. Geçmişe peşkeş çekip, geleceğe umutla bakacağım. Birlikte vakit geçireceğiz, birbirimizi anlayacağız, çokta iyi anlaşacağız. Başka bir bakacak bana, başka bir sevecek, başka olacak, başka...
Şikayet etmeyeceğim bu sefer;
-Olmuyor. Yapamıyorum, sevemiyorum demeyeceğim.
-Düşünmeyeceğim sonunu, sadece 'O' olsun, yeter ki diyeceğim..
Hayal değil bunlar, çokta abartmıyorum. Ama bu olacak!
Bana "Hala mı düzenli bir ilişkin yok" diyen arkadaşlara inat ettiğim için değil, sadece bunun olacağını bildiğim için söylüyorum bunları. Bir nevi, içini dökme. Dert yanma değil bu, sadece optimist yaklaşıyorum.
Bu sefer, bu sefer olacak.
Umutluyum, mutluyum..
15.06.11 07:54

Başlangıç

Hayata hor gözle bakma,
Sorularını hep sor! Susma,
Aşkı başka yerde arama,
Sensiz olamam diyenle, olma.
Söylenenlere inanma,
Kendini boş aşklarla kandırma,
Senin olmayanı sarma,
Herkese kalbini açma.
Korkma,
Geleni koy sol yanına.
Durma,
Sende sev, artık başla.
Sorma,
Kimseye, neden niye inatla.
Yaşa,
Düşünme, o olsun yanında.
15.06.11 08:19

Ne

Ne ben Leyla idim, ne de sen Mecnun.
Ne sen Ferhat gibi dağları deldin, ne ben Şirin gibi seni bekledim.
Ne gözün beni gördü, ne de kalbin sevdi.
Ne denizde dalgalar duruldu, ne de martılar rüzgara karşı koydu.
Ne sana yakıştı aşk, ne de bana.
Ne sen bana kaldın, ne de ben sana...
15.06.11 10:11

İsimsiz

Yeni bir başlangıç daha!
Yeniden görmek, duymak, hissetmek, sevmek..
Yoruldum..
Baştan, baştan, baştan başlamak..
Gözlerimi son defa, diye kapattığımda : hep başa dönmekten yoruldum.
Denemekten yoruldum, 'son' dediğimin son olmamasından..
Yoruldum..
Sevmekten yoruldum, sevilmekten..
Nedensiz bırakmalarımdan, kaçmalarımdan, korkularımdan yoruldum..
Hayatımda dönüm noktası dediğim an ki mutluluğumun, sadece o anda kalmasından sonra yine üzülmekten yoruldum.
Hayatın beni zorlamasından, verdiğim kararlardan pişmanlık duymaktan yoruldum.
Sürekli bir başlangıç; yaşanmışlıklar, eskiler , yeniler, söylenenler, söylenecekler..
Düşünülecek olan güzel anılar, bakışlar, kelimeler, ilkler..
Bir kez daha mı?
Gerçekten yoruldum!
Her şey güzel giderken, illa bir terslik olup bitmesinden yoruldum.
Yoluma devam edememekten, önüme serilen engellerden, onlarla mücadele etmekten...
Bakmaktan; baktığımı görememekten, gördüğümü sevememekten, sevdiğimi bırakmaktan( zorunda kalmaktan) yoruldum..
Korktum aslında..
Bir kez daha kaybetmekten, tekrar sevmekten korktum.
Bir kez daha sevmeyi denedim, sevdim, unuttum geçmişi.. Ve 'SON'..
Hiç olmayacak, saçma bir sebeple biten bir son..
Yeni bir başlangıca hazır değilim ben, gücüm yok..
Bir kez daha sevebilmişken birini ve anlamsız bir sebepten bitirdiysem bunu: gerek yok.
Bana çok..
Gönderen Gökçen Özergen zaman: Perşembe, Haziran 23, 2011

Hayatımın Merkezi

Uyumaya meyilli iken kalktım ve yazıyorum.
Aklımı kurcalayan yeni bir şey daha! Bırakamıyorum, hapsolmuş düşüncelerden kurtulamıyorum! Sürekli aynı olay!
Tam biri bitiyor derken diğeri başlıyor. Ki ben en büyük dönüm noktalarımdan birini yaşadım.
Unuttum.
Bunu gerçekten, içten, inanarak söylüyorum.
Yapabildim, kendimi o kadar güçlü hissediyorum ki. Daha önceden niye yapamadım diye kızıyorum..
Ama önemli olan bunu başarabilmek! Ve ben yaptım, başardım!
Artık 'hayatımın merkezi' yapabileceğim birini tam anlamıyla, doğru biri olduğunu anlasam dahi yapmayacağım. Bunu kendi başarmalı. Benim için kendinden ödün vermeli ki, bende onun için aynı şeyleri yapabileyim.
'Gülmek yakışıyorken, ağlamak niye?' diyenleri dinlemediğim için pişmanım. Pişmanlıklarım var evet; zamanım boşa geçti.
Aslında büyüdüm bu geçen zamanda, doğrularımı, yanlışlarımı çözümleyebilme vakti buldum, üzülmenin dışında. Hayatımla ilgili kararlar aldım. Uygulamaya geçirmeye başladım, adım attım.
Ki çok geç kalmış sayılmam.
Trenin son vagonundan yakaladım ben.
Ucundan da olsa başladım bir yerden..
26.06.11 22:05

Aşk Tarifi

Feryatlar içinde yaşıyorum, figanım yok..
Kelimelerle çoğalan cümlelerimden dökülen ağıt çok,
Tek solukla yazılan bir mektup, laflara karnım tok..
Sır gibi saklanan düşler, hasretlik çekilen anlar çok..
Tek düze yaşanılarak yitirilmiş bir aşk tortusu kalır ya boğazında,
Dilin damağına yapışır ya aşksızlıktan
Dırakıp gidemezsin, kalsan da sindiremezsin yokluğu
Ellerin üşür, kalbin acır yanlızlıktan.
Boğazında bir düğüm: aşk
Hayatında bir yokluk: aşk
Yatağında yalnızlık: aşk
Gözlerinde kansızlık: aşk
Söylediklerinde çığlık: aşk.
Aşk; olamamak bir başkasıyla;
Aşk: sunamamak sevgini, kalp yordamıyla;
Aşk, aşk: sadece saçmalamak. 15:22 04.07.2011 Pazartesi

O

Sözlerine sahip çık, senin gibi onlar da hapsediyor beni.
Kendime hakim olamıyorum, aşk çağırıyor sende adım adım yaklaşıyorum; idamıma.
Gözlerimi kapatıyorum yokluğunda, seni buluyorum yanımda; sessiz ve derinden hissediyorum sıcaklığını.
Konuşuyorum seninle, garipsemiyorum devam ediyorum..
Anlatıkça anlatıyorum, söylüyorum herşeyi; sevdiğimi, korktuğumu, yapamadığımı...
10:53 11.07.11

Küçük Kız

Gizledim kendimi, kabuğuma çekildim.
Gözlerimi kapattım, kimseyi görmek istemedim.
Yalnızdım, yalnızlıktım, şikayet etmedim.
Hep aynı yerde kaldım hiç gitmedim.
Küçük bir kız gördüm sokakta,
Elleri kirlenmiş, dizleri yara içinde; ayakta..
Yine de koşuyor, ağlasa da oynuyor onlarla inatla..
Kafa tutuyor, dalga geçiyor hayatla..
15.07.11 08:50

Biliyorum

Sonsuz bir uçurum var..
Ben düştükçe düşüyor, hızlandıkça hızlanıyorum.. Hiç sesimi çıkarmıyorum, arkamdan ittirip düşmeme sebep olanın ellerinin sıcaklığı hala sırtımda iken; düşmenin anlamı değil, onun dokunmasının anlamsızlığında takılı kalıyorum..
Söylenmiş yalanlar, ihanet edilmiş ilişkiler, yıpranmış kişiler, özlenmiş gülümsemeler...
Hepsine duyulan özlem..
Beğenilmemiş buruşturulup çöpe atılmış bir mektup gibi, hayatın kenarında yaşanmışlıklar..
Bekleyen; beklenenin hayatının her köşesinde 'gelecek' diye ümit ettiği, gelemeyeceğini de bir nebze düşündüğü, beklemelerine değecek olanmış gibi beklemeye devam edendir .
Yine de olacak olandır. Umududur, seveceğidir, ömrüdür bekleyeni.
Kimsenin inanmadığı, masallarda yaşanmış denilen bir Aşk'ı beklemek..
Hırpalanmış, yıpratılmış, bencilleşmiş kişilere duyulan; evrim aldatmacası Aşk.
Her gidenin darp ettiği, hayata bir defa daha yeniden derdirten, duyulmamış, görülmemiş, ızdırap çekmeye yarayan Aşk.
Bu kadar katı, bu kadar acımasız olan Aşk'ı hala beklemek..
Aptalca...
Evet kabul ediyorum ben bir aptalım. Beklediğime değecek olan, gelecek. Biliyorum, olacak, saracak beni; hiç bırakmayacakmış gibi. En çok, hep en çok o sevecek.
En çok..
15.07.11 08:20

Step İn My Life

Devam etmek mi, bırakmak mı gerekir böyle bir durumda?
Güçlü gibi görünsem de değilim, olmayacak bir söze kırılıyorum. İnsanlardan sürekli ilgi, sevgi bekliyorum. Bencilce mi davranıyorum yoksa?
Olduğum gibi görünmek yerine, göründüğüm gibi olmaya çalışıp kendimi oyunlarıma alet ediyorum. Sürekli dalavere, sürekli kandırmaca, sürekli Gökçen olmamı engelleyen bir durumu; yeniden, yeni bir olaymış gibi; yeniden yaşamaya çalışıp; kendi kendimi gereksizce rehavete düşüyorum. Herkesin gözündeki güçlü görünen imajı, yitik bir hale getirip; 'Neyin var ?' ' İyi misin?' sorularına mahal veriyorum. Üzerimde e gözler, tuhaf bakışlar, her an tuhaf birşey yapacakmışcasına 'DUR!' diyecek kişilerin davranışları..
Farkındayım, iki yıl önceki Gökçen değilim ve olamam da. Özlediniz ve arıyorsunuz; biliyorum. Ama inanın o iki sene de ben büyüdüm, akıllandım, tecrübe ve ders çıkardım. İyi de oldu hani. Şu an bu yazıları yazabiliyorsam, bu denli konuşabiliyor isem sizinle, bu gerçekten benim için büyük bir olay!
Ağabeyimin yanına gittim geçen ay, beni konuşmamız arasında geçen bir cümlesi çok etkiledi.
"-Bitanem, şu an karşımda iki ay önceki Gökçen yok, hatta onun iki ay öncesindeki Gökçen de yok. Eskisi gibi değilsin, bu iyi bir gelişme. Büyüyorsun."
Biliyorum.
Herşey benim isteklerim doğrultusunda tam olarak gerçekleşmese de ben memnunum şu an ki halimden. Fazlasıyla düşüncelerim değişmiş olsa da, ben her şeyin farkındayım. Yeniden doğmaya başladım, yeni bir adım da atıyorum.
Hayatımda olan gereksiz kişileri çıkarmakla başladım, kendimi soyutladım onlardan. Olması gerekenler yanımda.
Tam anlamıyla yeni Gökçen geldi. Eskilerle boğulmayan, yenilere içten sarılan..
Temmuz 19, 2011

Kendime Not

Acı çekmeye o kadar alışmışız ki, biri bizi mutlu etmeye çalıştığında onu kabullenemiyoruz. Onun bizi sevebileceği ihtimalini yok sayıp, onu üzüyoruz kendimizi.

Sarhoşken Yazdıklarım

Niye kendimi üzmeyi bu kadar seviyorum ben, kendime zarar veremeyi??
Fotoğraflardaki mutluluğumu, belki tekrar diye aramayı niye sürdürüyorum hala???
Bitmiş, geçmiş dertlerimi niye hala sürekli yeni birşeymiş gibi sunuyorum önüme ?
Niye hep sorularla uğraşıyorum!!!
Niye seni hiç çıkaramyorum aklımdan?
Her içtiğimde, her ' ler de sen varsın!?
Kendimi bulmam için niye aklımdan çıkmıyorsun?
Sen mutlusun ( belki de öyle sanıyosun), benim niye mutlu olmamı istemiyorsun?
İçiyorum, sarhoş oluyorum( ağlayarak, körü körüne aşkla) acı çekerek...
Çık benden, benim bedenimden, ruhumdan..!
İstemiyorum seni!
Ruhumun can çekişini!
Azap duygusunu kendime yaşatmayı, çok seviyor gibi görünsem de..
Bıktım!
Bitsin bu ızdırap bitsin bu acı!
Kendimi sorumlu tuttuğum yazılar.,!
Yazık bana da! yazık karşımdaki hayatımı paylaştığım insana da!!
Sen mutlu olabiliyorsan, bende olabilirim değil mi??
Sen hayatını başkasıyla paylaşabiliyorsan bende yapabilirm bunu!!
Bende sevebilrim, bende 'woswosm'un ardına yazabilirim sevdiğim ismini!!
Beni kaydedebilirim sevdiğim isimini AŞKIM diye..
Bende yapabilirim!
Sen ol ya da olma...
Hani söyledğim şarkıdaki isimler gibi.. Ata...
Türk Sanat müziği dinleyebilirim, sen sevmesen bile..
Hiç sevedmediğin şeyleri yaparım ben!
Dinlerim, söylerim, ağlarım!
Sen sevmiyorsun diye....
Seni severim ama, hiç koşulsuz...
Aptal gibi... ŞAŞKIN ...İPSİZ SAPSIZ.. YALNIZ..
SENSİZ OLMUYOR !
KİMSE YERİNİ DOLDURMUYOR
KİMSE SEN OLMUYOR!!!
ACI ÇEKTİRME, HAYATI ZORLAMA!
BANA ZARAR VERME!
BENİ BENDEN ETME.

Korkularım..

Hak etmediğimiz şeyleri yaşamak ne acıdır..
Sen mutlu olmayı beklersin, ufacık bir sarılmayı özlem sanırsın.. Ama öyle olmaz. Her zaman özlemez karşındaki, sevmez. Önemsiz, anlamsız,boş gelir..
Çok sevdim, evet! İnkar etmiyorum.. Birazda fazla kapıldım, hayaller(imiz)e.
Küçükken kurduğum evcilik oyunlarında, sen 'baba' olurdun ben 'anne', hem oynardık, hem de el ele yaşardık. Ama bitti. O günler gelmemek üzere bitti.
Yeni bir aşka başlamak korkutur oldu. Yeniden güvenmek, sevmek, ona zaman ayırmak.. Ya hayatımın sana ayırdığım zamanları gibi, ona da ayırdığım zamanlarım boşa giderse? Ya o da beni sevmezse..
Yoruldum! Acı çekmekten, birine bağlanmaya çalışmaktan. Her ilgi göstereni, adam sanmaktan!
Suç kimde?
Seni seven ama hala gururuna yenilmeyen, yenilmeyecek olan bende mi? yoksa, gerçekten hayaller kurup, bunların gerçekleşmesini imkansızlaştırıp gittiğin için sende mi?!
Geri dönsen, tekrar başlasak, yeniden..
Olmaz, yapamam!
Yapma(ma)lı mıyım? Onu da bilmiyorum..
Olmasın ama olmasın, geriye dönmeyelim.
Dönmemeliyim!
İç huzursuzluğum geçmeli, ama düşündüren birşey var :

O da ne biliyor musun?! Ya benim kızımda senin oğluna 'AŞIK' olursa...

12.05.2011 08:54 Perşembe

Aşk, arkadaşlık, dostluk..

Hayat!
"Ahh..ah.." dediğinizi duyar gibiyim.
Hayat o kadar da karmaşık değil aslında.
Onu bu hale getiren, insanların söyledikleri altında farklı anlamlar arayan, çözümlenmesi kolay olan bir olayı, karmaşa içine atıp, oradan çıkamayınca da yakınan bizleriz.
"Yoruldum", "bıktım" gibi sözler dolanıyor dillere. Bunları da söyleyen 20'li yaşları geçmeyenler, arkadaşlarım hatta eski ben..
Nedir bu isyan?
Nedir bu bıkkınlık?
Daha yolun yarısına gelmeden, daha tam anlamıyla hayatın mutluluğunu ve mutsuzluğunu görmeden bu keşfin niye?
Aşk acısı mı çekiyorsun, yoksa aldatıldın mı? Sevdiğin kişi tarafından ret mi edildin yoksa?
Yazık..
Bunları bende yaşadım.
Olabilecek, yaşanacak, yaşanması gerekenlerdir.. Bunları yaşamadan, büyüyemezsin.
Empati kuramazsın karşındaki ile dinlemezsin bile, senin için önemi yoktur diye düşünürsün.
Hayatı anlamaya çalışmak aslında en büyük hata!
Bunun yerine kendini anlamalısın, dinlemelisin. Deniz kenarına gidip, kokusunu içene çekmelisin. Dalga seslerini dinlemelisin, martılara gevrek atmalısın. Bir kaç fotoğraf çekip o anı ölümsüzleştirmelisin belki de..
Kendini soyutlamak yerine, hayata inat edip daha çok yaptıklarından zevk almalısın.
Eğlenmelisin, gezmelisin. Bir hobi de edinebilirsin, bir sürü ücretli-ücretsiz kurslar var onlara katılmalısın. Eminim iyi gelecektir.
Hala mı düşünüyorsun? Çok mu umutsuzsun? Acı mı çekiyorsun?
Aslında gerek yok, boş yere yapıyorsun...
Mutlu olman için o kadar çok sebep var ki; aşk, arkadaşlık, dostluk..

Aşk;
Bir anda olur ve ömrü kısadır(malesef). Kime, nasıl, nerede aşık olduğunuza da bağlı. Metroda koltukların karşılıklı olmasından( ki nefret ederim) kaynaklanan bir durumdan, yolda yürürken, bir yandan da telefonla konuşup karşınızdan gelen kişiyle çarpışınca kitaplarınızın düşüp anlık bakışmanızdan, belki de arkadaşınızı ziyarete gittiğiniz ofiste çalışan arkadaşından dolayı etkilenebilirsiniz. Önceleri biraz bakışır ( liselilerin tabiri ile : kesişir ), muhabbetlere katılır, sonra gittiğiniz mekanda tesadüfmüşcesine yanına oturur ve ondan adım beklersiniz. Olaylar ard adına gelişir ve bir bakmışsınız ki sevgili olunuverilmiş( aman tanrım!). Ne ala.. O da sizden hoşlanmış ise tabi.. Ama film gibi gelir bunlar size şimdi de; yaşadım. Aynen böyle oldu. Neyse önemli olan bunu hissedebilmektir. Bir defa hissedilmez aşk! Aşık olunabilir, olunduğu sanılabilir. Aşık olduğunuzu hissettiğiniz an, sadece düşünün ve bir karara varın. Gerçekten aşk mı? O buna değer mi? Kişiliksiz birine aşık olursanız eğer, öyle bir yola girersiniz ki ne dönemeci olur ne de yol ayrımı. Ve dönüp baktığınızda geri de koca bir karanlık önünüzde de koca bir duvar olur. Ne ileri gidebilirsiniz ne de geri. O yüzden iyi seçim yapın. Aslına bakılırsa da çok büyük yaşamayın, yaşatan birini bulun.
Ben bulabileceğime inanıyorum, sizde inanın ve kendinize güvenin!


Arkadaşlık;
Sevdiğim kelimelerden biridir ama basitleşti artık. İnsanlar çıkarları uğruna, iki dakikalığına bile arkadaş olabiliyorlar.
Yalnız bir gittiğiniz bir cafede tavla oynamak amacı ile edinilen kişidir.
Ya da kimseyi bulamadığınızda, canınız sıkıldığında ilk akla gelenlerden sonra, telefon rehberinden sırayla bakılan ve gelir belki diye aranılan kişi de olabilir.
İşi düştüğünde mesaj da atabilir bu kişi, hiç olmadık bir yerde de karşınıza çıkabilir.
Lafta 'kardeş', 'dost' kelimelerini huy haline getirmiş biridir bir de.
Bu kişileri zamanla tanır ve anlarsın. Fazla konuşmaya da gerek yok aslında, lafta kişiliklerdir hepsi bu.
Bunlardan uzak durulması ve oda sıcaklığında bile saklanmaması rica olunur!

Dostluk;
Bunun anlamı çok büyüktür benim için, dostum sayılıdır. Ailemden sonra gelirler mesela. Çok severim, çok değer veririm. Her anında yanlarında olmaya çalışırım. Arayıp soramasakta her gün birbirimizi; biliriz ki aklımızda ve kalbimizde. Öyle kırılmayız da birbirimize. Telefonla aradığımızda hiç bir şey olmamış gibi, devam ederiz konuşmaya. Arada kırgınlıkta olur tabi; o da dostluğumuzun verdiği şambalili tatlı olur :) Dostluğun belli bir süresi de yoktur hani; biri liseden diğeri dersaneden diğeri de meşhur BT'dendir. Acımızıda paylaşırız, sevincimizi de, üzüntümüzü de.. Yeri gelir kızarız, bağırırız, uyarırız da. Ama kötü düşünmeyiz. Çünkü severiz birbirimizi.

İyi ki dediklerim, iyi ki varsınız..

Bunlar vardır işte hayatta.
Hayatta bunlar vardır; hayatımda, hayatında, hayatta...
Hala mı düşünüyorsun, kendini duvarlar arasına saklıyorsun?
Silkelen kendine gel, yaşa!


*Not :Sen benim hayatımda neredesin?
Ya da hiç bir yerinde...
Bir düşün..

20.07.11 12:01

Karmaşa

Ne yapsan yıldıramazsın beni!
Dünya küçük derlerdi de inanmazdım, birbiriyle bağlantılı çıkar mı sürekli ?
Ama ben, artık eski ben değilim.. Ne mız mızlanırım, ne de çaresizce ağlarım bu olaylara.
Bir kitap okuyorum şimdi, bir cümlesi şöyle: " Düşündüğünden ne kadar kaçarsan, aslında onu o kadar çağırırsın". Haklı aslında, zıt kutuplar birbirini çeker; ne kadar bir konu hakkında korkarsan onu çağırırsım.
O yüzden biraz bırak hayatı, o şekillensin, sende istediğini yap. Birbirinize karışmayın, bulaşmayın... ;)

Eskilerden ders alıp, beni mutlu edenlerle birlikte geleceğime bakıyorum; yaptığım bu. Okuduğum kitabın adı gibi olmaması gerenkeleri S*ktir Et'iyorum.
Ölümden de korkmam mesela, arkamdan konuşanları da duymam. Zamanı gelince ölür zaten insan, konuşulanlara tıkar kulaklarını, sana da bakmam olur biter.
Düz mantık...
Kaçmam kimseden, ne deniz aşırı ülkelere giderim, ne de bir adım öteye; keyfimi hiç bozamam. Rahatsız da olmam ayrıca, umrumda olmaz, çünkü benim 'önemlilerim' ayrıdır. Beddua da etmem, edenlerin de bana tutturacağını sanmam.
Özür dilemesini de bilirim, yaptığım yanlışsa.. Gerektiği gibi.
Bırakıp gitmem ben; asla yarı yolda bırakmam, asla.
Gözlerimi de kaçırmam sevdiğimden, sevdiklerimden. Uzun uzun bakarım, gözlerimle severim çoğu zaman. Sözlerimi de esirgemem; patavatsızlıkta yapmam. Sadece gereken yerde, gereken sözleri söylerim.
Sevdiğimi söylemekten de kaçınmam; 'seni seviyorum' diye de herkese söylemem. Kişileri özeldir; benim için.
Herkes bu mertebeye gelemez bende.. Zorlu yoldur, herkes bunun önemini de taşıyamaz. Anlam katamaz bu cümleye, benimle. Ben istemeden.
Oynamam da kimsenin duygularıyla, acıtmam, kanatmam yaralarını.. Belki daha önceden biri yapmıştır bunu; o yüzden düşünürüm bunu.
Pollyanna da olmam tabi ki; biraz(cık) şeytani yönümde vardır hani. Göstermem kolay kolay, o tarafı hak eden olmadıkça.
Biraz da inadımdır tabi; sarı inadı derler buna. Dediğim dedik biri değilimdir, ama damarıma basmayın. Hiç tavsiye etmem.
Ağlarım da arada ama hep gülerim ben. Hayatı alaya alırım; severim daha çokta sevilirim. Sevmekte güzel sevilmekte.. Hak eden ve hak etmeyenler vardır birde... Maalesef böyle de kötüdür. Biraz üzülmek gerekir , biraz acı duymak. Ama hepsinin tadı farklıdır. Seven değil sevilen, ağlayan değil ağlatan olun. O zaman kıymetiniz bilinir ve aşık olunan olursunuz.

20.07.2011 14:04

Hoşgeldin; Mutluluk.

Yeni bir gün daha başlıyor, mutlu olmak için bir sebep daha..
Dünü dünde bırakıp, yeni bir güne umutla bakmak gerekir( bunu en çok sen istemilisin, farkına varmalısın). Dün belki çok ağladın, çok hastaydın, belki de çok aşık... Bugün güleceksin, iyileşeceksin ve daha da aşık olacaksın; kim bilir. Mutluluğa bir adım atacaksın ve herşeyin güzel olmasını umut ederken bir bakmışsın, mutluluk kapında. Sana kalan ise, ona kapıyı aralayıp Hoşgeldin demek olacak.
"Küçük hesaplarla geçiyor yaşam, büyük kavgalar küçük şeyler için!"
Kesinlikle.
Mutlu olmaman için ne eksik?
Niye bu kavgan, niye bu dipsiz kuyulardaki düşüncelerin olumsuzlukların, mutsuzlukların..?
"Arabam yok, evim yok, sevgilim yok vs." dediğinizi duyar gibiyim. Olanlarla mutlu olmayı denemelisin. Beklemek yerine, o andakilerle çabala! Bak göreceksin, tıkır tıkır işleyen saat birden senin lehine dönecek, herşey.
Sevgilin mi yok? Tüh, bak gördün mü?
Ya ne önemi var ki, boş ver. Gelecek, elbet bir gün gelmeyecek mi?
Sen zamanını gelecek olanı düşünmeye harcayıp, şimdikilerin kıymetini bilmezsen; bunları da kaybedersin. Belki gerçekten istememişsindir onu; yukarıdakinden. Önceliklerin farklıdır; ev ya da araba istiyorsundur. Belki de sağlık.. Çok kötü bir hastalığa da yakalanmış olabilirsin, bak hemen önceliğin değişti. O yüzden haline şükür et ve yaşamaya devam et. Mutlu ol.
Mutlu olmaman için ne eksik, ufak tefek üzüntülerle yıkılma. Ayakta dur. Geç olmadan kendine gel ve yakala hayatı!
Ben başladım, sıra sende!
Ne zaman başlıyorsun mutlu olmaya?
Şimdi.
Hadi mutluluklar :)

21.07.2011 10:07

Sükut-u Hayal

Ben olmadım hiç..
Benim de olmadı aslında..
Hiç görmedim gülümsediğini. Hangi rengin ona yakıştığını da bilmedim. Ya da bu "-t-shirt yakışmamış"ta diyemedim. Yolda yürürken takılacağını ve sendeleyeceğini düşündüğüm taşları da, yoldan çekemedim ben.
Çikolata yediğinde, dudağının kenarına bulaşan çikolatayı da hiç silemedim; o yüzden çantamdaki mendil hiç açılmadı.
Hiç duymadım da; ismimi söylediğini. Kaybolduğum da aramadı hiç beni. Kendimi bulmaya çalıştım, bulamadım. Yollar karıştı, kayboldum. Ne geri de bir iz bıraktım ne de bırakılan izleri takip etmeyi seçtim, kendim bulabilmek için. Kafamın dikine gittim, söylenenleri yapmadım; seçmedim. Kendimi dinledim..

Hiç söylemedim ben; kendimi ifade edebildiğim gibi; duygularımı açığa vuramadım. Sakladım onları(duygularımı), saklandım onlardan(aşktan). Kaçtım, söylemelerine izin vermedim; söylemedim de. Yaptığım puzzle'ları tamamlayamadım; hep bir parçası eksikti..

Biri eksikti, birileri fazla.. Çok konuşuluyordu; susuyordum. Herkes birşey söylüyordu( ilişkilerim hk.), ben susuyordum. Herkes bana karşıydı sanki, ters düşmüştüm dünya ile. Sürekli şüphe kazandırıyorlardı bana.
Dinlemem gerekiyordu onları; ama dinledim. Hata(lar) yaptım. Bunun geçmesi için kendimi zor da olsa affedebildim. O gündür bugündür, kendimi dinliyorum.

Ceketlerim hep cepliydi benim; ellerimi ısıtacak kimsem olmadığından hep 'elim cebimde' gezerdim kışları- yazları. Bakardım sevgililere, onların fotoğraflarını çekerdim, gün batımında en kızıl haliyle güneşin. Onları severdim, mutluluğu bana gösterdikleri için.
Yalnızdım; mutluydum. Öyle sanıyordum..
Evet olmadı böyle biri; olmasını istedim ama olmadı.
Yıpranmış günlük sayfalarında saklı Sükut-u Hayalim..
Gönderen Gökçen Özergen zaman: Cuma, Temmuz 22, 2011

Gkcn'den Gkhn'e

Gkcn'den Gkhn'e
'Kardeş' kelimesini anlamlı kılan tek insan;
Seni çok özledim!
Dostluğu, arkadaşlığı, sır tutmayı, ideallerimi, paylaşımcı olmayı hepsini senden öğrendim. Her düşüncemi ilk seninle paylaştım; ilklerimi hep sana söyledim. Tecrübelerine, aramızdaki yaş farkına ve ağabeyliğine güvenerek yaptım hepsini.
Hiç birinin yanlışlığından da, senden de şüphe etmedim, etmem de hiç! Gerçi hep beni doğru yolun başına kadar getirdin ve sadece bana yürümek kaldı. O yolda yürürken hata yaptım ben, ağladım sonra da. Bir çıkar yol, bir dönemeç aramak yerine ağlamaya sığındım. Burada yine sen benimle meşhur(saatlerce) konuşmalarından birini yapıp, beni kendime getirdin.

Ama aklıma ne geldi, hainsin aslında ; bak hala aklıma gelince kızıyorum. Kastamonu'da Polis Lojmanlarındaki evimizde, neler geldi başıma..Neler getirdin mi demeliyim hı?
1993-94 yılları arasında apartmanların arasındaki, halıları dövmek, temizlemek için kullanılan halı asacağı diye tabir edeceğim (bilmiyorum tam adını :)). İşte o uzun 2 metrelik demir halı asacağının yanına gidip, her seferinde;
- Bak ben nasıl sallanıyorum?
- Bende bende, sallanayım nolur nolur?
-Olmaz!
-Babama sölerim seni.
- O zaman hiç olmaz!
- Ağğbiiiii( böüüğğğ hemen sulu göz)
-Tamam ben sallarım seni, gel bakalım.
-Sıkı tutun, zaten bende tutacağım.
-Hoop, hoop
( ve bırakıp gidersin)
-Bırakmaaaaa!!! Böööğğğ, yaa yaaa..
(Gümmm yerdeyim..)
- Ahaha ha ha haha!
-Annniiiii, baabaaa: bir daha binmicem buna.

Her seferinde aynı diyaloglar, hep hep. Eminim şu an, kendin bile suçluluk duyuyorsun bu yaptığından :)
Şaka bir yana; hep güvendim sana, hepte güvenirim.Hiç bir zaman beni hayal kırıklığına uğratmadın çünkü, sadece sen üzüleceğimi bilsen de gerçekleri söyledin bana.
Beni ilk yazmaya da teşvik eden sen oldun; 2000 millenyumdaki aldığın günlüğüm( hala durur ve saklarım) ve Stabilo renkli kalemlerim, yılbaşı hediyendi.
Seninle gittiğimiz ilk sinema filmi olan 'Haydut' dahil, bu zamana kadar gittiğimiz bütün filmlerin biletlerini de saklıyorum hala. Çünkü hepsi benim için anlamlı, önemli ve paha biçilemez.
Arkadaşlarım sorardı hep; "Sen abine aşık mısın?" "Evet". Bu aşk abi aşkı, bu aşk, senin benim idolüm olma aşkı, bu aşk hayatımda hep olacak olan biri babam diğeri sen olan iki erkeğe duyduğum aşk.
Her konuda hep seni örnek aldım. Her konu da; abim olsa böyle yapardı dedim. Senin yaptıklarını yapmaya çalıştım, hem mesleğim de hem ünlük hayatımda.
Bir de itiraf etmek istiyorum biraz geç oldu, beni affedebilecek misin bilmiyorum ama; hani musti vardı ya. Senin oyuncak köpeğin; onun kulaklarını hep birazcık kıskançlığımdan yırtardım :( Biliyrum suçluyum ama ufaktım o zaman. Hani hep sen derdin ya bana : "Ufaklık" diye, ufaklığımda kaldı inan onlar. Özür dilerim.
Bana kıyamazsın sen, biliyorum.
Seni çok seviyorum birtanem, abim. İyi ki varsın.

25.07.2011 07:45

Aşk'a Doğru

Günümüz aşkları..

Sahte insanlar, sahte bakışlar, sahtelikler..

Evet, haklıyım.
Duygulardan yoksun insanların, (aslında içlerinde kurguladıkları kısa film tadında;) karşısındakini (aptal aşık diye tabir edilen); kendine bağlamak, her istediğini yaptırmak, hayallerini alt üst etmek için uydurdukları bir duygudur, aşk. Bunlar; aşkın ne olduğunu, nasıl yaşandığını bilmeyen varlıklar. Yaratıklar mı demeliyim yoksa? Çıkarlarına 'aşk'ı karıştırıp, en kısa yoldan finish'e nasıl ulaşırı-mı uygularlar. Ama şunu unutmamalıdırlar ki; finish'den devam ettiğinde yine; start'tan geçerler.

E tabi bu yaratıklar, sevmek ve sevilmek gibi kavramlardan uzak olduklarından, karşısındakinin gururunu da düşünmezler ve çoğu bu nedenle aldatır. Aldatır aldatmasına da, eli ayağına karışır ve tökezlerler (usta olanlar da var tabi, ama aptal olduklarından illa anlaşılır). Aldatılan taraf gururunu dinler ve ayrılır. Aldatan ise; başka birini bulmak üzere hiç bir şekilde; geri bakmadan devam eder. Çünkü o sevmez!

Çözülemeyen düğüm olur, aldatılanın hayatı. Ağlar, yas tutar. Aşk'a küser. Ama bilmiyor ki; bir pire için yorgan yakılmaz. Bir insan için, tüm insanlara karşı olunmaz. Aşk bu; nerede, ne zaman karşına çıkacağı belli olmaz. Aşk bu; hazır olmadığın an seni bulur. Aşk bu; aşk.

Sürpriz!
Ben geldim; adım Aşk. Uzun zamandır beklediğin, bazen ümidini kestiğin, bazen ağladığın, bazen de inanmadığınım. Aşk'ım ben. Susuzluğu bildiğin gibi, beni de bildiğin için geldim. Seni aşksız bırakmamak için geldim, gitmeye de niyetim yok.

Bana böyle sürpriz yapacak. Umutsuzluğumu, pişmanlığımı, inançsızlığımı yüzüme vurup; bunları söyleyecek. Sevgilimle planlayacağım tatiller, davetler, geziler, partiler olacak. Onunla aynı kitabı okuyacağız; aynı anda başlayıp aynı anda bitireceğiz; sonra da kitap hakkında konuşacağız saatlerce. Onunla şarkımız olacak bir de; en mutlu anlarımızda hep o çalacak, kulağımızda da, dilimizde de hep şarkı olacak.Bir de film tabi.. Birbirimize sevgi sözcükleri söyleceğiz; bizi anlamlı kılan, söylemekten bıkmayacağımız kelimeler olacak.

Sevgilim, sevdiğim, hep seveceğim olan; seni bekliyorum.

27.07.11 16:39

İki Önemli İnsan

Biri kalemimi saklıyor ve yazmama engel oluyor.
Benim sadece; 'ben' olabildiğim tek yerde, olmamam için alıkoyuyor. Ayırıyorlar beni, tam kendime geldim dediğim an; başlıyorlar yeniden.. Bir huzur vermiyorlar; malum mutlu olmamı istemiyorlar.
Bazı insanların olduğu gibi görünmediği olağan; ama maalesef bunu anlamak biraz zaman alıyor. Bu sefer de, yanıldım. Evet, aynı olay. Aynı hata, hataları defalarca yapmak aptallık. Ama şu insanlara, çok kısa sürede güvenmek, sahiplenmek, hayatımın odak noktası yapmak gibi... Her insanın belirli, zayıf yönleri vardır. Benimkiler de bunlar...
Ama bu sondu. Evet, evet bu son. Bana olan dostlarım yeter; beni uyarmalarına rağmen ben her zaman ki gibi dik kafalı Gökçen rolüme bürünüp, hataya düştüm. Ama ben başkalarının söylediği, edindiği tecrübelere güvenip hata yapmazsam kendim olarak, ben olmuş sayılmam değil mi? Bu ben olmam, olamam. Tamam haklısınız, ama bende hata yapmalıyım; hatalarımdan pişman olmalıyım( şu an olduğum gibi) bir daha adım atacağım zaman bir adım geriyi düşünüp atarım söz.
Beni bilirsiniz; ne kadar umursamaz, deli dolu olsam da; içimdekileri, olanları, bitenleri. En iyi siz bilirsiniz.
Şu aralar da biraz bunalmış, sıkılmış ve bıkmış olsam da biliyorum ki yanımdasınız. En çokta, bana o içten en içten sarılıp 'Seni Seviyorum' demeniz dokunuyor. Çünkü ben sizde anladım, dostluğu, kardeşliği. Kaç sene geçti; her halimi gördünüz, her halimi sevdiniz, beni ben olduğum için seven sayılı kişilerden ikisisiniz. İyi ki varsınız, sizleri seviyorum.

Her zaman yanınızda olacağım, dostluğumuza nazar değmesin. En sevdiğim iki insan. Hep mutlu olun.

Ayşenur Falak & Gözde Pehlivanoğlu

01.08.2011 08:57

Yalan

Kaçak yaşıyorum.
Beni sevenlerden, sevdiklerimden; olabildiğince kaçıyorum. Hiç bir neden yokken, yok oluyorum birden. Çünkü sebepsiz hayatımda, sonuçlara odaklı yaşamıyorum.
Kimseyi önemseden, sadece hayallerimi takip ediyorum. Kimse içinde vazgeçmiyorum onlardan. Olması gerekitiği gibi. Fazla kafa yorup da yılmıyorum hiç.
Sürekli de yazmıyorum, kurgulamıyorum kafamda olanları-olacakları... O an ki mutluluğumun sebebi ne ise onunla mutlu olmaya devam ediyorum. Ayrıca mutsuzda değilim, dışarıdan nasıl göründüğüm de umrumda değil hani.
Aslında yalan söylüyorum... Ufak çocuk misali kandırılıyorum, şeker yerine mutlulukla. Ardından ağlamaklı baka kalıyorum tüm aşklara. Toz pembe görünenler, zifiri karaya bulanıyor ve ben kala kalıyorum; hepsi bu.

02.08.2011 17:15

812 gün

Dua ettim hep, hayırlısını istedim Allah'tan. Hiç sevemedim, hiç olamadım sensiz. Uğruna döktüğüm gözyaşlarımı, sakladım.
Sen mutluydun, benden bir haber... Bu yazdıklarımdan da hiç haberin olmadı.
Bugün paylaştığım şarkıyı aynı anda paylaşman tesadüf mü? Olabilir. Umutlanmak istemiyorum. Çünkü en ufak bir umutta, yeniden dediğim anda olmuyor.
Bu sefer farklı, bu sefer gerçek bir umut var içimde, hiç olmadığından daha büyük, daha aşık, daha sen daha ben...
Sadece sen ol, yalnız sen. Beni ben yapan sen. Seni çok özledim.
Sensiz geçen bu 812 günde...

03.08.2011 10:15

Kafa Yapısı

Gerçek mi yalan mı ben anlayamadım ?
Aşklar mı geçici, aşıklar mı?
Bugün aşık olduğun, fedakarlık yapabildiğin biri için; ayrıldıktan sonra başkasına aynı şarkıları göndermek, aynı sevgi dolu sözcüklerle hitap etmek olası mı? Tuhaf...
Bakıyorum da; olası aşıkların çoğu ya unutmak adına ya da lafta aşık olduklarından; yeni biriyle başladıklarında, gayet hiç birşey olmamış gibi, o kişi ilk'miş gibi devam edebiliyorlar.
Aptallık bende mi?
Ben hep İLK AŞIK olacağım kişiyi bekledim, bekliyorum da. Olanlar yapmacık ve sahte geldiği için en kısa yoldan ayrılma tercihimi kullanıp, buna son veriyorum. Ama insanlar, değer yargıları, değerleri; herkese göre farklılık gösteriyor ki sevmedikleri halde; devam ve başlama kararı alabiliyorlar.
İleri de herkes sevdiğiyle olacak dense, o kadar çift yer değiştirir ki.
Beni seven başka, benim sevdiğim başka, onu seven başka. Kısır döngü, hiç bir sonu yok.
Mutlu aşk olsa, her sevgi karşılıklı olsa, kimse ayrılmasa, üzülmese...
Olaylar ve şartlar maalesef...
Bu yüzden, doğru tercih çok önemli. Biriyle, bir ilişkiye başlamadan önce; arkadaş olunmalı ve karşındaki tanınmalı.
Değerleri, olaylara bakış açıları, düşünce yapısı...
Hani 'kafa yapı'sı tabiri uyuşuyor mu bakılmalı. Çok önemli, çok.
Bunlara bakmadan lönk diye başlandı mı; o kişinin yaptıkları ve söylediklerine şaşkınlıkla bakıyorsunuz.
O yüzden bir ilişkiye başlamadan önce; O'nu arkadaş olarak iyi tanıyın...

Ütopya

Bu zamanda hep ellerim üşür benim.
Ellerim üşür, dudaklarım çatlar, kalbim acır...
Yalnızlık sarar dört yanımı.
Deniz kenarında yürüyen mutlu çiftleri görür, kulağımda uğultusu rüzgarın, dudağımın kenarında bir parça tebessüm.
Yalnızlığıma selam olsun.
Hep yalnızdım, hep yalnız.
Kalbimin yarısını dolduracak, bir sonraki günün hayalini kuracak, bana hayatımın anlamı söyleyecek...
Neyse saçmaladım.
Bir ütopya yaratıp, kendimce mutlu oldum sadece.
Hayat benim için bundan ibaret.

13.11.2011 15:43 Pazar

Kıyamet Günü, Bugün!

Vurdum hayatın dibine de çıkamadım geri. Çırpındıkça, daha da saplandım kaldım orada.
Hayatın bana getirdiklerine sevinmekten çok, benden götürdükleriyle ilgilendim de; kendimi umutsuzlukla büyüttüm. Çocukken kurduğum hayallerimi, sakladım arkama; bana sunulan mutluluklardan kaçtım. Bir gün gelir de elimden alılar diye; ceplerimde sakladım onları.
Korktum; çok korktum.
Cebimde sakladığım; koruduğumu düşündüğüm hayallerimi kendim kırmıştım. İnsan kendi kendine en çok zarar verirmiş.
Verdim de, evet ben yaptım. Çok üzdüm kendimi, en saçma konular da saatlerce ağladım. Beni umursamayan, lafta seven, yapmacık sevgi dolu davranışlarıyla çevrem de dolananlar sayesinde kendimi boğdum.
Evet, öldürdüm beni. Yaptım en sonunda.
Kurtuldum ondan. Çok istediğiniz, bıktığınız, gitsin diye gözünün içine baktığınız o kızdan kurtuldum.
Zamanı gelmişti, gitmenin.
Direndim, direndim; dayanamadım.
Bittim.
Yoruldum, soğudum, soğutuldum.
Öldüm.
Kıyamet gününü bekliyorum, yeniden dirilmeyi ve kırılan hayallerimin katillerini sorgulamayı. Yaptıklarının yanına kar olduğunu sananların, o suratlarındaki ifadeyi görmeyi. Gülme sırası bende.
Yaptığım delilik? Evet, ama bende pek normal sayılmam hani. 09.12.2011 11:03 Cuma

Üç Nokta

Her gün...
Satır satır okurum, beni düşündüğünü sanırım; 'sen' geçen her cümlende.
Resimlerine bakarım, eskisi gibi yanında olduğumu kurarım.
Mutlu olurum.
Hep de severim; bilirsin...
Her gün...
Seninle uyur, seninle uyanırım.

19.12.2011 09:33

Tanrı'm Öldü

Dokundu bana...
Aşk'la dokundu. Oysa fark etmedi bile.
Çünkü görmedi, baktı ama görmedi beni...
Belki de görmemezlikten geldi.
İçimi de bu acıttı ya.

Sevdim onu, tanrı gibi sevdim.
Cehenneme gideceğimi bile bile, onu burada cennetim kabul ettim. Dualarımı ona ettim, onu dilemedim; O'ndan diledim. O'nu görmek için uyudum hep, rüyalarımda olsun diye gece yatarken adını okudum, kalbime sürdüm. Sol yanımda o var diye, sağıma yattım. Kabus gördüğüm zamanlarda, 'anne' yerine onun adını söyledim.

Sonra göremez oldum.
Nereye gitmişti?
Seviliyordu...
Sevmiyor muydu?!
Sevmiyordu.

Benim hayal dünyamda o vardı, onunkinde ben yoktum.
Sorun da buydu!

Sade Kahve Koy'da İçelim Yalnızlık.

Pencereden izliyorum yağmuru,sade kahve eşliğinde. Yazıyorum, yalnızlığımı; yalnızlığımın yalnızlığını. Olmadığım biri gibi yaşıyorum, susuyorum. Konuşmak istemiyorum kimseyle. Gözlerimi kapatıp, hayallere dalıyorum. Sadece 'ben' olduğum hayallere...
31.12.2011 11:09

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Ben böyleyim...




Günlük sayfalarıma yazılanlardan ibaret hayatım. Rutine bağlanmış olsa da yaptıklarım, yaşadığım olaylardan edindiğim tecrübeler ve aldığım dersler ile büyüyorum. Beni ben yapanları kaybetmeden yoluma devam ediyorum.



Biraz lakayıt davransam da yine de BEN olmaktan vazgeçmiyorum. Kimsenin beni değiştirmesine izin vermediğim gibi...

*Ben böyleyim...

21.05.2012 Pazartesi 10:00

19 Mayıs 2012 Cumartesi

episode-1



Her gece başını yastığına koyduğunda düşündüklerin; içinde kalanlardır, acıtanlardır.
19.05.2012 23:31

18 Mayıs 2012 Cuma

Ben ölürsem...




Ben ölürsem, o'na çok sevdi dersiniz.
O öyle çok sevdi ki, hep yalnız kaldı; sana olan aşkından. Sana geldi defalarca, geri döndü yüreğinin sokağından. Hep seni sevdi, yapamadı başkasıyla dersiniz.

Ben ölürsem, cenazemi o'nun evinin önünden geçirirsiniz. Son bi defa göreyim geçtiği yolları, ayak izlerini, kokusunu aldığı çiçekleri, büyüdüğü mahalleyi...

Ben ölürsem o'na , hala sakladığım sinema biletlerimizi verirsiniz, ondan kalan tek anı. Yazdığım yazılarım ve günlüğümü de... Belki okur da anlar; bir umut ya.

Ben ölürsem, annem ve babam hiç ağlamasın. Bensiz daha çok dalaşırlar birbirlerine, minik kızları olmayacak artık. Merak etmeyin, yanınızda olacağım; siz göremesiniz de. Odamı değiştirmesinler hiç, woswos oyuncaklarım yerli yerinde dursun. Kimse yatmasın yatağımda, bir tek ağabeyim yatsın. Onunla az kavga etmedik, o oda için. Severim, kıyamam ona.

Ben ölürsem, dostlarım beni unutmasın.

Ben ölürsem, onun kokusunu sıkarsınız tabutuma, giderken yanımda götüreyim.

Ben ölürsem, ona söylemediklerimi bilen dostlarım hepsini söylersiniz. Belki sizi anlar, beni anlayamadı da hiç.

Ben ölürsem, mezarımın yerini söylersiniz; hayatım boyunca beklediğim hiç gelmediği gibi yine beklerim ben.

Ben ölürsem,

Ben ölürsem, çok sevdi dersiniz.

Çok sevdi.

18.05.2012 10:17 Cuma

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Arındırılmış Ruh Beş Para Etmez

Utangaç çocuklardık, elimizden oyuncağımız alınsa dahi; sesimizi çıkarmazdık öyle büyütüldük. Şimdi ile tek farkı, duygularımız, sevgimiz ve aşkımız elimizden alınıyor ve biz yine sesimizi çıkarmıyoruz.



Bu aşık olma halidir, bu sevme halidir, bu 'biz' olma halidir. İstemektir, hiç kimseye tamah etmeden yaşamayı, sonu düşünmeden sevme halidir. Zorda olsa 'umut' kelime anlamını benimsemektir. Bir parça gülümseme anında, kendinden geçme halidir. Sarılma halidir, tek bir beden olma halidir sıcaklığında.

Özlemektir, çaresizce yolunu gözlemektir. Beklemektir, gelmeyeceğini bile bile sevmektir. Tüketmektir kendini, için acıya acıya silmeye çalışmaktır anıları. O'nsuzluğa alışmaktır, alışmaya çalışmaktır. Yerine koyamamaktır kimseyi.

Ve ölüm halidir, sevgiden arındırılmış bir ruh halidir; duygusuz, aşksız, sevgisiz nasıl olunursa...

16.05.2012 11:23 Çarşamba

15 Mayıs 2012 Salı

Yamalı Hayallerim

Gün geçtikçe fazla geliyorum bana,
Yüklerim birer birer biniyor omzuma,
En çok sevmek yoruyor beni, en çokta sevilmek hunharca.
Hiç olmasaydım, hiç tatmasa idim aşk şarabından.
Firari oldum bu aralar aklımdan,
Esip gürlüyorum; dolaşıyorum yalnızlık sokaklarında adım adım...
Bana uzanan her eli, 'o' olduğu umudu ile çarpan kalbimin, her terk edilişindeki kırıklığından bıktım.
Kurduğum hayallerimi, tekrar bir araya getirip yamalamaktan.
Sonrasında onları, içim acıya acıya sarmaktan...
Hayata direnmekten yoruldum, galiba yenik düştüm ben.

Yine de bir umut var içimde, bir yerden yakalayacağım ben o mutluluğu.


15.05.2012 15.52

3 Mayıs 2012 Perşembe

Çalınan hayallerim var, benden alınan umutlarım,
Günlük sayfalarımda yazdığım anılarım,
Gerçekleşmesine engel olduğunuz planlarım,
Bana ait olan, üzerime zimmetlenmiş ama istediğim gibi yaşayamadığım hayatım var.

Gökçen ÖZERGEN 03.05.2012 10:32
Hayat bir yapboz misali, tek tek parçaları koyuyorum yerlerine. Hep bir eksik var, hep bir fazla bana kalan - kalmayan.

Gökçen ÖZERGEN 03.05.2012 10:05