24 Haziran 2012 Pazar

Bilinçaltı


Rüyalarımda, sana müebbet vermişti bilinçaltım.
Seni görebilmek için uyuduğum her gece; özgürce sevebilmenin çetelesini tutuyordu.

24.06.2012 02:03

19 Haziran 2012 Salı

Vuslat


Sokaklarını keşfediyorum,
Gecenin en zifirinde.

Bir kırık pencere,
İçerisi harabe...

Yeniden sevmelerine,
Köşede duran şarap şişeleri.

Dinginliğin beni ürküten,
Telaşlı, çırpınışların huysuz...

Öteleyemediğin bir düş,
Canını acıtan, ısrarla unutulmayan...

Çarmıha gerilmiş sabırlarım,
Vuslatı bekler.

-Gel de yeter.

Usulluğundan bir parça bahşet,
Serilsin ömrüme, gamze çukurların.

20.06.2012

Gün Batımı




Gün batımı kızıllığıyla doğuyordu
Yadsınamaz alçak gönüllü bakmaları...

Kayboluyordum,
Deniz durgunluğunda gel gitlerim...

Sakındığım sermaye sevgiler,
İz düşümleri, girizgah cümleler.

Sesinin tınısıyla,
efsunlanan ruhum, emanet...

Usul usul açılıyor,
Vurduğum kilitlerim...

Seriliyordum,
Fersah fersah yollarına.

Issızlaşıyordum,
Hasret vurugunlarında...

19.06.2012 10:55

18 Haziran 2012 Pazartesi

İlmek




İlmek ilmek işledi yüreğime,
Farkında olmadığın aşkının paydası...

Kahve kokusu, kitap sayfaları eşliğinde daldığım düşüm...
Sen, gözlerin ve yıldızlar...

Diziyorum cümlelerimi bir bir...
Kayıplar veriyorum, kelimelerim yenik düşüyor.
Karşı çıkıyorlar, set çekiyorlar düşlerime.

Soysuzca, seni biliyorlar bana.
Olmayacağına inandırmaya çalışıyorlar;
Pas tutmuş, söküğünü dikemeyen kalp yoksunları...

Bırakın, tutayım ellerimden...
Söz, iki kelam etmeyeceğim; sadece bir defa bakayım, o insancıl gözlerine.
Kendimi bir de o'ndan göreyim.

19.06.2012 09:04


15 Haziran 2012 Cuma

Merdiven

Bir bir çıkıyorum ömrüm merdivenlerinden. Ekseriya takılıyor ayağım, tökezliyorum. Yine de pes etmiyorum, sendelediğim yerden tutunup devam ediyorum. Ufuk çizgisine yönlendiriyorum; kafa yorduğum, derleyemediğim planları. Nerede kaldığım, ne düşündüğüm, ne yaşadığımın bir önemi olmadan... Hepimiz çoğullar içinde, tekil düzendeyiz. Doğarken başlarız ayrılıklara, ölürken de son defa ayrılırız üzerine titrediklerimizden. Hep mutlu olmaz ya insan, arada kızar, küser, gönül koyar. Yine de kendine en yakındır, hepsinden önce. Yaşadığımız sinir harpleri, bir sözle kırıldığımız anları, haksız yere suçlamaları kabul etmesekte; istemeden kontamine ederiz ruh halimize kişi ya da kişilerden dolayı... Ardından gelsin; bunalım, melankoli, paranoya... Kozamıza çekilip, izleriz olan biteni. Ses çıkarmayız; bazılarımız dostları ile paylaşır, bazıları kağıt parçaları ile. Gözyaşlarımızı silen değil de, içine hapseden onlar olur. Bazen o kağıtlar anne olur, baba olur, ağabey olur. İsteyip de söyleyemediklerini, içine uhde olanları, heyecanlarını, çocukluklarını, sır gibi tutar; sen hatırlamak isteyene dek. 15.06.2012 15:00

13 Haziran 2012 Çarşamba

Kurgu




Ay bile saklanmış bulutların ardına; benden kaçmak istercesine.
Sessizlik; ürkütücü, küskün, yalnızlığımı yüzüme vururcasına... Kurgularım dahi bedbaht, mutluluktan habersiz... Memnuniyetsiz sevgiler benim payıma düşen... Şehvetli aşklar değil; hesabını tutmaya çalıştığım günlerim... Küskünlüğüm, odama uğramayan günün ilk ışıkları... Dinlediğim şarkılar, sarhoşluğumun etkisi ile ruhuma ince ince işleyen...
Kızgınlığım, ne zaman geleceğini; etraftaki insanların aşk kırıntılarıyla geçirdiğim; hayır mı şer mi, bilmediğim günlerim... Kırgınlığım, sonunu getiremediğim; can çekişen, eksik cümlelerim...

14.06.2012 08:36

11 Haziran 2012 Pazartesi

Dökme yüzünü küçüğüm


Dökme yüzünü küçüğüm,

Hayatın daha başındasın. Kırılan oyuncağın olsun, yeter ki kalbine dokunmasınlar. Çünkü o kadar kolay değil toparlanması... Hadi kalk, yenisini alalım, gülsün yüzün. Sil gözlerini, buğulu buğulu bakma artık.

Büyüdüğünde daha iyi anlayacaksın beni. İnsanların gizlemeye çalıştıkları kimliklerini göreceksin, şaşırtmasın seni. Bir başına olacaksın hep. Ummadığın bir anda en yakınım dediğin en uzağın olacak. Canım dediklerin senden canını alacak. Kibir, kıskançlık, kin bürümüş artık gözlerini. Sen onlara uyma olur mu?

Hep sev, hep sev sen. Umursama onları, kin tutma, nefret etme. Kızma onlara... Onları birer canavara dönüştüren yine onlar... Merhametli ol, sev onları. Sen acımasız olma.

Dökme yüzünü küçüğüm,

Büyümek istemedim ben hiç. Öylesine yaşayan, keyfi davrandığı zamanlarda seni kukla gibi kullanmalarına izin verme. Bencil ol biraz, ezilme karşılarında; seninde kararlarının olduğunun farkına varsınlar. Ama yine de sev onları.

Aşık olma! desem de olacaksın. Tadacaksın illa ki... Aşık ol da gör o zaman. Ama çokta üzme kendini olur mu? Hayatına giren kişiler, gerçekten doğru kişilerdir. Hepsinden bir şey öğrenirsin ve tecrübe kazanırsın yaşadıklarından. Seni üzmelerine izin verme yeter!

Dökme yüzünü küçüğüm,

Ben gidiyorum. Büyümek için acele etme sakın. Oyuncağın, çikolatan ve bisikletin için ağla. Seni oyuna almadıkları için ağla, dertlerin bunlar olsun. Seni ağlatacaklar, üzecekler, hayatımın son noktası diye düşündüğün anlar olacak. Yine de ümitsizliğe kapılma, elbet bir dönüm noktası olacaktır. Daha büyüyeceksin çünkü.

Dönüm noktası ve mutluluk paydasını yaşamadım ben hiç. Ama sen yaşayacaksın!

Sen yine de bunlara rağmen, dökme yüzünü be küçüğüm.

11.06.2012 17:03

10 Haziran 2012 Pazar

Kürtaj


Duygularıma kürtaj istiyorum.
Bu şehri terk etme duygusu yeniden perçinlendi benliğime. Tam yeniden demişken herşeye, bütün aksilikler, geliyor üzerime. Kurduğum hayallerin bir bir gerçekleşmesini beklerken, tepe taklak ediyor bu sahipsiz duygular her seferinde. Canımı acıtan aşk değil, yalnızlık değil! Canımı acıtan benim! Kendimim böylece mutsuz olmak isteyen. Kendimim böylece bırakıp gitmek isteyen. Kendimim çok isteyip gidemeyen...

Bazen bıkıyor, bunalıyor konuşmalardan insan. Hayatının en güzel yıllarını, 'hiç' uğruna baltalamaktan pişmanlık duyuyor, kanayan yaralarının kabuk bağlamasına izin vermiyor yinede, kanattıkça kanatıyor olacağanca gücüyle. Umut bağlıyor, ona gülümseyen kişiye. Bir satır yazıyor, bir satırda ağlıyor isteksizce. Ne olacağını bilmeden yaşıyor. Bir umut fal baktırıyor. Üç vakte kadar olacak sanıyor. Yanılıyor.

İnsan gitse dahi, tüm düşüncelerini, anılarını, mutlu-mutsuzluklarını da yanında götürüyor. İşte bırakmak istediklerim de bunlar ya! Kendinden kurtulamazsın ki. Ölmek istemediğin sürece ki öyle bir niyetim yok. Her şeye rağmen söylediğim bir söz "herşey çok güzel olacak". İnanıyorum, çok kısa bir süre içinde olacak. Biliyorum, hiç bir şey imkansız değil! Ve güveniyorum tanrıya, var elbette benim umutlarımın karşılığı.

Kendin seçersin, doğru-yanlış yolunu. Olaylara göre yön bulur sadece. Önceden yazılmış denilen 'kader' işte burada örmeye başlar ağlarını. Sinsi sinsi iliklerine işler. Ya umutsuzluğa kapılırsın ya mutluluğun dibini görürsün. Adım aynı adım, sen aynı sen ama tek var o yol ayrımı seçmek!

11.06.2012 07:35

7 Haziran 2012 Perşembe

Ben, sen, o ve diğeri




Uzun zaman sonra sana yazıyorum bunları. Belki gerçekten merak ettin beni, belki de bir insan olarak sadece 'nasıl?' diye sordun, belki de...

Duyduğumda içimde bir burukluk hissettim, kalp ritmlerim değişti. Bana sormuşcasına kala kaldım, telefonda iki kelime edemedim. Kahvemden bir yudum aldım, konuşamadım; sanki yılların verdiği bir acı takıldı boğazıma. Yokluğuna tam alışmışken her seferinde, o anları kolluyormuşcasına karşıma çıkman...

Hiç adil değil!

Yeni bir hayat kurmuşken kendime, 'aşk'ı yeniden yaşamaya başlamışken, yine çıka geldin. Sende benim kadar biliyorsun, acı ile aşk'ı. O gaddar adamın, o kız için ağladığını... Bunları bana söylerken ki, gözlerinin dolmasını, benim gözlerimden dökülen yaşı... Hepsini sende, bende çok iyi biliyoruz.

Şimdi ben sana bunları yazıyorum da, sen fütursuzca devam ediyorsun hayatına. Benim yazmamın tek nedeni; platonik olan bir aşkın acısını 'kendi kendime' çekmek.

Bil istedim.

Sonu gelmeyecek bir hikayedeyiz; Ben, sen, o ve diğeri...

08:06.2012 08:06

Gülümse




Bir gülümsemem ile değişeceğini bilseydim dünyamın,
kahkahalarım ile güne başlardım.

07.06.2012 07:55

5 Haziran 2012 Salı

Bihaber



Kuru sıkı hayatıma işledim, amansız hayallerimi.
Bihaber büyüdüm aşktan, duymadım söylenenleri.
Saklandım kabuğuma, korkuttu dokunmaya çalışan elleri.
Kaçtım gölgelerinden, karaya bürüdüm kendimi.

O muydu gelen, bırakın! Kapatmayın gözlerimi.
Dokunmak istiyorum yüreğine, bitirmek içindeki kederleri.
Hislerim yanıltma beni, ruhum biter mi beklemeleri?
Bir umut mu bu yoksa, platonik aşkın halleri mi?

Gökçen ÖZERGEN

3 Haziran 2012 Pazar

Pencere

Kadın bekliyordu pencerede, gelmeyeceğini bile bile adamın.
Hüzün seriliydi evine, dört duvara yanıyordu derdini. Sesleniyordu, kendini dinliyordu. Bir nefese, bir sese ihtiyacı vardı.
Umudunu hiç kaybetmemişti kadın. Bir yerde olduğunu bildiği adama duyduğu özlemi, yazarak dillendiriyordu. Özlüyordu çok özlüyordu. Bilmiyordu kimdi? Ama yine de bekliyordu çünkü geleceğini biliyordu o adamın. Ona saklıyordu yazılarını, tebessümlerini. İçindeki burukluğun, öksüzlüğün tek nedeni buydu.

Bekliyordu, gelecek biliyordu.

03.06.2012 21.40