12 Şubat 2012 Pazar

Hoşçakal

Yetinmeli imişim elimdeki sevgilerle, fazlasını istemek israfmış meğer... Sevdiğin biri için yaptığın fedakarlıkların en son ki adımında, onu değerlendirmiyor ise; yapacak tek bir şey kalmıştır... Vazgeçmek!
İçindeki "belki" umutlarını yanına alıp, gözünün içine baka baka sevdiğini söylemek marifet değilmiş, sevmeyen biri için... Sen, bir gülüşüne eriyip biterken; o, seni, yedekler sırasında kim bilir kaçıncı sıraya koymuştur... İşine gelmeyenleri eledikçe, yedek kulübesinden sıradaki yedeği çağırmaktır düşüncesi; belki de sıra sana hiç gelmeyecektir. Sevmektir önemli olan, sevilebilmektir; sevilmeyi hak etmektir.

O gün karşımda otururken, ki ben heyecandan ellerimi koyacak yer bulamazken; o, sırasını bilmediğim as ya da yedeklerden birine mesaj atıyordu..

Dedim bir an; ne yapıyorum ben? Nasıl geldim buraya? Doğru muydu yaptığım, söyleyeceklerim benim fikrim miydi? Bunca yıl, hayalini kurduğum an bu muydu?

Hayır, o sen değilsin. Şimdi anlıyorum. Sen benim kahramanım değilsin. Sen, aklımdaki değilsin.. Sen eski sen değilsin!

İçimdekileri döktüm sana, göz yaşımla beraber. Bana acı diye söylemedim hiç birini.. Aklıma seninle düşenlerdi onlar. Sevdiğim adamaydı hepsi.. O gaddar adam'a. Hayatında bir kez ağlayan adama..

Yazık.. Sana değil bana.. İçimdeki büyüttüğüm, hiç kaybetmeyeceğimi sandığım sana teşekkür ediyorum. İyi ki böyle bir konuşma yaptım. Senin için önemsiz, küçük, basit bir şey olsa da; benim için anlamlıydı...

Seni büyüttüğüm içimdeki bu saplantı, artık son buldu. Bu saplantıdan beni kurtardığın için, içimde yaşadığım ütopyanın farkına vardırdığın için teşekkür ederim.
Seni tanımak güzeldi. Sana yazmak.. Sana okumak.. Seninle uyuyup seninle uyanmak... Rüyalarımda seni görmek... Ama bu son buldu..

İçim rahat...
Hoşçakal.

12.02.2012 21:27 Pazar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder